Eşler “eşim için ne kadar önemliyim?”, “eşimin dünyasında yerim neresi?” sorularının cevaplarını bilmek ihtiyacı duyarlar. Diğer bir deyişle “eşinin dünyasındaki esas kişinin kim olduğunu” anlamak isterler. Aslında eş için esas kişi olmak isteği doğal bir ihtiyaç.
İnsanlar çeşitli bağlara sahip. Bir taraftan anne, baba, kardeş ve akrabalarla doğuştan gelen biyolojik ve duygusal bağlara sahibiz. Aile bağı çoğu insan için en güçlü bağlardan biri. Ailemiz varoluşumuzda ilk karşılaştığımız, yaşamak için temel ihtiyaçlarımızın giderildiği en doğal ortamdır. Doğal haliyle ailemize karşı içinde sevgi barındıran güçlü bağlar hissederiz.
Öbür taraftan arkadaşlık ve dostluklar üzerinden gelişen sosyal bağlarımız var. Arkadaşlık ve dostluk bağları da içinde hem sevgi hem dayanışma içerir. Gönüllülük esasına dayandığı, özgür seçimimiz üzerinden olduğu ve uyuşma içerdiği için bu bağlar oldukça güçlü olabilir.
Eş olmaktan kaynaklanan bağlar, anne / baba ve kardeşlerle olan gibi biyolojik bağlar içermez. Arkadaşlık ve dostluk gibi gönüllülük üzerinden işler. Ama daha da ileriye giderek, içinde cinsellik de barındıran duygusal, manevi ve hukuksal boyutları olan bir bağa dönüşür.
Sevdiklerimiz arasında sorun olursa
Birçok insan aile, dost/arkadaş ve eş bağları arasında bir yakınlık veya tercih sıralaması yapmaktan hoşlanmaz. Hatta bunu yapmayı saçma bulur. Elma ile armudu birbirine karıştırmak olarak görürler. Her şeyin kendine özgü bir yeri vardır. Ailenin yeri ayrı, arkadaşın yeri ayrı, eşin yeri ayrıdır. Aslında bir tercih yapmak zorunda kalmadığımız durumlarda bu yaklaşım sağlıklı bir şekilde işler.
Ama hayatın gerçeği çoğu zaman bizi tercih veya öncelik sıralamaları yapmaya iter. Gündelik hayatın akışında uyum kadar çatışma da vardır. Bir anda kendimizi geldiğimiz aile, dostlar veya kurduğumuz aile arasında sıkışmış bulabiliriz. Bu gruplar arasında çatışma çıkabilir. Her biri size dönüp “neredesin? Tarafını seç!” bakışı atabilir. Keşke bu duruma düşmesek. Ama birçoğumuz için bu an kaçınılmaz bir an.
Bazı kişiler bu durumda hareketsizlik ve eylemsizliği seçerler. Bu çatışma arasında karar almaktan, rol almaktan kaçıp pasif bir tutum takınırlar. Çatışan tarafların sorunları kendi arasında çözmesini isterler. “Annem ile eşim kendi aralarında konuşsun, anlaşsınlar” havasındadırlar. “Beni kız kardeşimle aramda olan sorunlara karıştırma” derler.
Ama bu çatışmalar içinde şanssız bir biçimde kalmışsak, pasif bir şekilde kendiliğinden çözülmesini beklemek işe yaramaz. Aslında bizim üzerimizden yaşanan, odak noktası biz olduğumuz bir meseleyi görmezden gelemeyiz. Eşimize veya ailemize kendi aranızda çözün demekle işin içinden çıkılamaz.
Bu tür durumlarda eşin kendi ailesi ile bizzat kendisinin konuşacak şekilde aktif bir tutum takınması gerekir. Açıkça ve bilerek bir kötülük yoksa “haklı haksız aramak” işe yaramaz. Ama eşte “beni korumuyor, ailesine beni ezdiriyor” algısının oluşması yıkıcı etki gösterir. Aileyi dışlamak, bağları koparmak gerekmez. Ama “esas olan eşimdir” demeden kendi ailemizi bir arada tutamayız.