Kemal Kılıçdaroğlu, “Tane tane, Bilal’e anlatır gibi anlatacağım”diyor ve anlatıyor.
İki adet 15 Temmuz varmış...
Biri, halkın 15 Temmuz’u...
İkincisi, Saray’ın 15 Temmuz’u...
Halkın 15 Temmuz’unu kullanan (yani kontrollü darbeyi fırsat bilen) Saray, 20 Temmuz’da kendi darbesini yapmış, OHAL’i ilan emiş.
Bir darbe olacağı biliniyormuş. Çok sayıda ihbar alınmış. Bilindiği halde önlenmemiş. Ayrıca, Adil Öksüz’ün kimliği de biliniyormuş. Ama kaçmasına göz yumulmuş.
Bütün bunları kim yapmış?
Kim olabilir?
Elbette Saray...
Bir de Enis Berberoğlu ve Eren Erdem konusu varmış ki, tamamen utanç verici bir durummuş. Enis Berberoğlu, milletvekili iken tutuklanmış. Yeniden seçildiği halde tutukluluğu devam ediyormuş. Eren Erdem de, hiçbir suçu olmadığı ve kaçma ihtimali de bulunmadığı halde tutuklanıp cezaevine konulmuş.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmanın ana başlıkları bunlar...
Bir de “feriştahınız gelse geri adım atmayacağım” bölümü var ki, bu meydan okumanın muhatabı kim, bilemedik.
Kendisine hangi konuda geri adım atması gerektiği bildirilmiş?
Hangi tavizler istenmiş?
Bilmiyoruz.
Muhtemelen, şu sıralarda kurultay için deliler gibi imza toplatan Muharrem İnce’yi kastediyordur... En azından, ben öyle anladım... Herhalde İnce’nin taarruzlarına karşı (“seni onursal genel başkan yapalım” teklifine karşı) geri adım atmayacaktır.
Bu konuşma, mutlaka, CHP cenahımda heyecan uyandırmıştır. Dile getirilen iddialar ikna edici bulunmuştur.
Ben de “tane tane, Kemal Bey’e anlatır gibi” anlatayım. Bakalım iddialarının bir mesnedi var mı? Bakalım “doğru”yu mu söylüyor?
Birincisi, iki adet 15 Temmuz yok. 15 Temmuz, tektir...
Halkın 15 Temmuz’u, aynı zamanda Saray diye küçümsenen Erdoğan’ın 15 Temmuz’udur. Çünkü halkı o destanı yazmaya icbar eden çağrı (Kemal Bey, 15 Temmuz direnişi için “destan” nitelemesini kullanıyor), “Saray” diye küçümsenen Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılmıştır.
O destanın başkahramanı da, yine Erdoğan’dır.
Çünkü darbe, “doğrudan” halka karşı yapılmadı.
Darbe, halkın tercihlerine (yani yönetici olarak seçtiği kişiye, Erdoğan’a karşı) yapıldı.
Kemal Bey, “darbe bilindiği halde önlenmedi” diyor.
Biliniyordu, evet... Ama sonuçta önlendi. Muhtemelen kendisi de biliyordu. Keşke tarih ve saat verseydi de, bu kadar insanımızı kaybetmeseydik. Kendisine tape servisi yapanlar, darbenin tarihini ve saatini de üflemişlerdir mutlaka... Ama Kemal Bey, sahip olduğunu zannettiğimiz bilgiyi kendine sakladı... Darbe gecesi halk dışarıda destan yazarken, “kontrollü” bir şekilde tüyüp Bakırköy Belediye Başkanı’nın “güvenli evine” sığındı, televizyondan darbeyi “canlı” izledi...
İkincisi, 20 Temmuz “darbe”nin değil, OHAL’in ilan edildiği tarihtir... 20 Temmuz’da Meclis’te anayasal bir iş yapılmış, terörle etkin mücadelede gerekli olan OHAL çıkarılmıştır. Yasal ve hukuki bir iş yapılmıştır. Kaldı ki, o gün Meclis’te CHP’liler de bulunuyordu. Bu durumda, “20 Temmuz darbesinin suç ortakları” arasına CHP milletvekillerinin de ismini yazmamız gerekmiyor mu?
Üçüncüsü, bir şey hem “destan”, hem “kontrollü darbe” olmaz...
Kemal Bey ikisinden birin seçsin: Ya destandır, ya da değildir.
Dördüncüsü, Enis Berberoğlu’nun “içeride tutulması”nın biricik sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Dönemin iktidarı, PKK’ya yardım ve yataklıkla suçlanan HDP milletvekillerinin “dokunulmazlığını” gündeme getirdiğinde, Kemal Bey coşmuş, “O zaman tüm dosyalar” önerisinde bulunmuştu.
Birçok CHP’li (hatta AK Partili) duruma itiraz ettiği halde, Kemal Bey kararında direnmiş, “tüm dosyalar için dokunulmazlıkların kaldırılmasını” sağlamıştı. (Muharrem İnce’nin de itiraz ettiğini hatırlıyorum.)
Berberoğlu, bugün, Kemal Bey istediği için içeride yatıyor.
Eren Erdem’in sorumlusu da Kılıçdaroğlu’dur.
Sonucun böyle olacağını bile bile, milletvekili listesinde Eren Erdem’e yer vermemiş, “içeri alınmasına” katkıda bulunmuştu.
Beşincisi de şu olsun:
Kemal Bey, neye dayanarak Eren Erdem’in suçsuz olduğuna hükmediyor?
Düşmanla işbirliği yapmak suçsuzluğa mı delalet eder?
Kemal Bey, oysa, disiplin mekanizmasını işletmeliydi. Ülkesi aleyhinde algı oluşturan Eren Erdem’i, zamanında, “kesin ihraç” istemiyle disipline sevk etmeliydi!