Şimdi tutuklu... Yakında mahkemeye çıkarılacak ve kendini savunacak.
İnanıyoruz ki, yargı en doğru kararı verir...
Eren Erdem’le bizim meselemiz epey eskilere dayanıyor...
Henüz ortada “sarin gazı” iftiraları yokken, Eren Erdem operasyon gazetesi olan Karşı’da tape yayıncılığını sürdürürken karşı karşıya gelmiştik.
Gazetesini eleştiren bir yazı yazmıştım.
Eren Erdem cevap vermişti.
Cevabını cevaplayan bir yazı yazdım ve “kasetten çıkan solcu gazete” nitelemesini kullandım.
Eren bunun üzerine delirdi ve şu küfürleri sıraladı: “Kendisini köşe yazarı olarak tanımlıyor ama en fazla Sultan sofrasına oturan bir Ramazan meddahı olabilir... Yalaka... Kalem soytarısı... Beyin fukarası kalemşor... Küflü köşe yazarı... Ruhuna sirayet etmiş çamuru devrimcilere bulaştıran adam...”
Bu sözlere muhatap olduğunuzda ne yaparsınız?
Mahkemeye koşarsınız, değil mi?
Ben bunu yapmadım...
Kalemimle hakkından gelme imkânım varken, niye araya mahkemeyi sokacaktım ki? Ayrıca, Eren Erdem kimdi ki!
Hemen oturup cevabını yapıştırdım.
Şimdi o “cevap”tan bazı paragraflar sunacağım:
Bir gün baktık, “sol” lejandıyla bir gazete zuhur edivermiş.
İsmi, “Karşı...”
Kaptan köşkünde Eren Erdem diye terbiyesiz bir çocuk oturuyor.
Bakıyoruz gazeteye ve kimleri görüyoruz: Birtakım tapon sağcılar, eski İslamcılar, Gezi nümayişi üzerinden prim yapan sahne ve sinema sanatçıları, çakma İlahiyatçılar, liberal eyyamcılar, Cumhurbaşkanı hayaliyle yanıp tutuşan mütekait siyasetçiler...
Hepsi de sol gazetenin yazar kadrosunu oluşturuyor. İçlerinde bir tek solcu yok.
Bir de, çeşit olsun kabilinden, “faşizan” görüşleriyle tanınan bir arkadaşımız...
Hani, meselelere sadece “kan” görüngesinden bakan, başka da bir parametre tanımayan arkadaşımız... Demokrasiden hoşlanmayan, iktidar değişikliğini “felaket” olarak gören, “Erdoğan kazandı. Söz bitmiştir... Bu iş kansız olmaz...” gibilerden tuhaf yazılar yazan arkadaş...
Bu gazeteye niçin “sol gazete” diyeceğiz?
Daha doğrusu, “yalana karşı gerçeğin sesi” olarak çıkan gazetenin sol düşünceyle bir irtibatı var mı? Bunun cevabını ben bulmadım... Çünkü sol gazetenin içinde hiç “sol” yok. Ayrıca “solcu” da yok...
Peki, bu gazetenin “gerçek”le bir irtibatı var mı?
Bakıyoruz ve şunu görüyoruz: Gazete, “Erdoğan nefreti” üzerine kurulmuş... Hayır, “iktidar karşıtlığı” değil, Erdoğan nefreti... Hadi bunu da anladık... “Şeytanlaştırma” da siyasi bir tavırdır... Patolojik bir hale işaret etse de, hadi diyelim ki bu da siyasi bir tavırdır.
Bu sol gazete ayrıca ne yapıyor, biliyor musunuz?
Bulduğu (ya da “servis edilen”) bütün yasa dışı kayıtları ve tapeleri manşetine taşıyor.
Bunu “sistematik” hale getirmiş durumda...
Her gün bir tape, her gün bir ses kaydı, her gün bir görüntü... Ve köşelerde akıllara seza yorumlar.
Herhangi bir ilkeden bakmıyorlar... (“Ahlak”, “insanlık” vs...)
İşin “hak, hukuk” boyutuyla da ilgili değiller.
İştahla ve “operasyon tutkusuyla” sarılıyorlar servis edilen malzemelere... Hangi sol değerlerle kesiştiğini bilmediğimiz “paralel örgüt”e (FETÖ’ye) karşı ise son derece kırılganlar. Bakmıyorlar, görmüyorlar, değerlendirmiyorlar.
Tam da “kalemleri” olabilecek “ananas” ve “rafineri” meselelerine hiç girmiyorlar.
Biraz yukarıda “birdenbire bir sol gazete zuhur ediverdi” demiştim ama pek de birdenbire değil. Düşünülmüş, planlanmış bir gazete ve sadece Fetullahçılara hizmet ediyor.
Eren Erdem’e verdiğim cevap böyle...
Şimdi sıkı durun:
Bu yazı yayınlandıktan bir süre sonra, Küçükçekmece Savcılığı’ndan bir çağrı aldım.
Eren Efendi beni mahkemeye vermiş... “Hapisle” tecziye edilmemi istiyor.
Üstelik bir değil, iki dava açmış...
Kendisini Fetullahçılarla irtibatlandırıyorum gerekçesiyle...
Sonuç mu?
Tabii ki kaybetti... Ettiği küfürler de yanına kâr kaldı...
Şimdi kendisi hesap verecek. FETÖ’yle irtibatı bulunmadığına, ülkesine karşı terör örgütleriyle ilişki kurmadığına inandırmaya çalışacak... İnandırabilirse tabii!