Trump’ın bir teröristin mektubunu iliştirerek ve küstah ifadelerle hitap ederek gönderdiği mektup kendi ülkesinde bile garipsenmiş, kınanmış ve eleştirilmiştir.
CHP’nin, Cumhurbaşkanını cevap vermemekle eleştirmesi ve Barış Pınarı gibi dünya dengelerini ve denklemlerini değiştiren bir başarıyı gölgelemek için bu mektuba sığınması tam da Türkiye tezleri yerine Esed sözcülüğü yapan ana muhalefete yakışan bir tavır oldu!
Evet, “O mektup iade edilmeliydi” itirazı hepimizin ruhunu okşayan bir itirazdır.
***
Ama düşünün, ukala birisi, gireceğiniz binanın önüne dikilmiş size hakaretler savurarak “Giremezsin!” diyorsa, siz de o küstahlığa rağmen kapıyı tekmeleyerek içeri giriyor ve istediğinizi alıyorsanız, o küstaha cevap vermiş olur musunuz olmaz mısınız?
Trump, ‘Sakın askeri harekat yapmayın!’ diye tehdit etti ve bunu küstahça da yazıya döktü. Mektup 9 Ekim’de Cumhurbaşkanlığına ulaştı. Cumhurbaşkanımız da aynı gün harekât emrini verdi, girdi, istediğini aldı.
ABD de neye uğradığını şaşırdı, geri adım attı ve alelacele Ankara’ya bir heyet göndererek aman diledi!
Bundan daha güzel bir cevap olabilir mi?
***
Bununla birlikte, AK Partisi sözcüsü Çelik, Trump’ı en ağır ifadelerle kınadı. Lakin, Türkiye aslında Trump’ın küstahlığına en güzel ve en anlamlı cevabı Barış Pınarı harekâtıyla verdi.
Ama tam da Türkiye Cumhurbaşkanı Soçi’de Rusya ile zorlu bir pazarlık sürdürdüğü saatlerde o mektubu satır satır okuyup ‘Erdoğan’a oh olsun!’ dercesine alkışlatan, Cumhurbaşkanını teröristlere silah vermekle suçlayan, dahası ‘Sen bizim Cumhurbaşkanımız değilsin!’ diye bağıran ana muhalefet liderinin vatanperverliğinden bahsedilebilir mi?
Haklı değil ama haklı bile olsa bir siyasetçi, devletini temsil eden Cumhurbaşkanına bir başka ülke ile pazarlık yaptığı saatlerde bu kadar saldırmaz. Saldırıyorsa onun milliliği de vatanperverliği de tartışılır!
***
CHP adına konuşanlar bir de İsmet İnönü’nün ABD başkanıJohnson mektubuna karşı, ‘Yeni bir dünya kurulur Türkiye de orada yerini alır’ cevabı verdi diyerek kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar.
Erdoğan sustu mektubu gizledi İnönü sert cevap verdi demeye getiriyorlar.
Hâlbuki hakikat öyle değil!
1964 yılında Kıbrıs’ın garantörü ülke olarak müdahale hakkı olduğu için Türkiye, Rumların ihlallerine karşı askeri harekât kararı alır. Başbakan İsmet İnönü’dür.
ABD Başkanı Johnson İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihli tehditkâr bir mektup yazarak askeri harekâttan vazgeçmesini ister.
İnönü bu mektuba 13 Haziran 1964 tarihinde, askeri harekâtı, ‘arzunuz veçhile ta’lik ettik’ diye cevap vererek askeri harekâttan vazgeçer.
İddia edildiği gibi ‘Yeni bir dünya kurulur Türkiye orada yerini alır’ demez/dememiştir.
Bu sözü söylemiştir ama bu mektuptan iki ay önce 16 Nisan 1964 tarihinde Time dergisine verdiği röportajda söylemiştir.
***
Ayrıca CHP sözcüleri Trump’ın küstah mektubunun gizlendiği bahanesiyle de eleştiri yağdırıyorlar. Cumhurbaşkanlığı böyle küstah bir mektubu açıklayarak toplumu ajite etmek yerine, harekât emrini vererek bence toplumu rahatlatmıştır.
Evet, ABD tarafı bu mektubu sızdırarak güya Türkiye’yi zora sokacaktı, ama Türkiye Ankara Mutabakatıyla ABD’den istediği her şeyi alarak bu oyunu da bozmuş oldu.
Ayrıca o çok övündükleri İnönü ne Johnson’un mektubunu ne de kendi cevabını açıklamıştır. Evet, gizli tutmuştur!
Demirel iktidarı zamanında bu iki mektup ortaya çıkmış ve İnönü’nün Johnson tehdidine boyun eğdiği ancak bir buçuk sene sonra anlaşılmıştır!
26 Ekim’de Murat Bardakçı yazmasaydı bu mektup gizleme gerçeğini biz de bilemeyecektik!
Hülasa, İnönü, Johnson tehdidine boyun eğip askeri harekâttan vazgeçmiş, ama Erdoğan Trump’ın tehdidine Barış Pınarı harekâtını yaparak cevap vermiştir!