Ben de Ertuğrul Özkök’ün yazısından öğrendim.. Meğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın zamanda annesi vefat eden dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ı arayarak baş sağlığı dilemiş.. Ben de bu vesileyle Fazıl Say’ın annesine rahmet yakınlarına sabır dilerim.. Özkök, Erdoğan’ın telefonunun çok önemli olduğunu yazmış.. Tam bu yazıyı okuduğum sırada, instagram hesabıma yazılan küfürleri temizlemekle meşguldüm.. Neden küfrettiler arz edeyim.. Volkan Konak konserine gittim diye.. Gitmeden önce de burada yazdım.. ‘Dört gözle o konseri bekliyorum’ dedim.. Çocuklarım ve eşimle muhteşem bir gece geçirdik.. Gecenin sonunda o dev organizasyonun mimarı Polat Yağcı, aldı bizi Volkan Konak’ın yanına götürdü.. Her şey çok güzeldi anlayacağınız.. Fakat sonra instagram’a bir baktım.. Benim bir kaç saniyesini paylaştığım ‘Gelevera Deresi’ videosunun altında bana demediklerini bırakmamışlar.. Vay ben nasıl o vatan haininin konserine gidermişim.. Neden vatan haini?.. Eren Bülbül’ün şehit olduğu gün, ‘PKK’lılar gelip benim evimde kalabilir’ demiş..Yuhh!.. Ya hu dün gibi hatırlıyorum, Sırrı Süreyya Önder ve arkadaşları Sinop’ta ve Samsun’da saldırıya uğradılar.. O vakit Volkan Konak çıktı ve insanları sakin olmaya davet etti.. Karadeniz insanını temsil eden aklı başında bir sanatçı olarak; ‘buyursunlar gelip benim evimde kalsınlar’ dedi… Eren’in şehadetinden 4 sene evvel.. Hani vatan haini?..‘Benim konserime başörtülüler gelmesin’ demiş meğer.. Sahiden dediyse işe yaramamış.. Zira Açık Havada, yüzlerce başörtülü kız eşlik etti İzmir Marşı’na.. Dahası, bilmiyorlar ki o, dinlerken herkesi hüngür hüngür ağlatan “Cerrahpaşa”yı yazan ablası da başörtülüdür Volkan Konak’ın.. Böyle böyle çok zaman kaybettik.. Artık bir yerde çizgiyi çizip normale dönme vaktimiz gelmedi mi?.. Hadi Erdoğan’ın Fazıl Say’la yaptığı görüşme o çizgi olsun..
Sosyal medya konvansiyonel medyanın tamamlayıcısıdır
İletişim fakülteleri de dahil olmak üzere bu işle ilgilenen tüm çevrelerde garip bir tartışma dönüyor.. ‘Şu medya, bu medyanın alternatifi midir?’ tartışması.. Ya hu böyle saçma sapan bir şey de duymadım. 1992’den beri gazetecilik yapıyorum.. Ajans muhabiri olarak başladığım meslekte, radyo muhabirliği, televizyon muhabirliği, internet editörlüğü de dahil olmak üzere pek çok alanda çalıştım.. Şu algıyı bir kıramadım.. Geçen akşam 24 Tv’de “Esas Mesele” programındayız.. Serkan Fıçıcı, Taceddin Kutay, Mehmet Yalçın Yılmaz ve Mesut Hakkı Caşın’la gündemi değerlendiriyoruz.. Biz yayında tam gaz giderken Turkmedya dijitalde de meslektaşım Talip Kul, önemli kısımları kesip kesip Twitter’dan yayınlıyordu.. Yani, canlı yayında kaçırsanız bile, hatta o an maç ya da başka bir şey izliyor olsanız bile, sosyal medya sayesinde önemli kısımlarını alabiliyorsunuz.. Bu arada, ayıptır söylemesi, Turkmedya’nın dijitali de başka kurumlarınkine benzemiyor.. Bu disiplinli çalışmayı ‘her televizyonun twitter hesabında yapılıyor’ gibi algılamayın.. Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Özhan ve Yazı İşleri Müdürü Recep Mert gibi iki sihirbaz, sosyal medya ile konvansiyonel medyanın nasıl bir arada işlev göreceğine kafa yormuş ve ortaya bu muhteşem iletişim kanalı çıkmış.. Birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı..
(Not: Eğer bu yazı eğer internetten okuyorsanız, tartışmaya gerek yok demektir zaten)