“ABD-İsrail ittifakı, Irak-Suriye hattında bir terör devleti kuramayacaklarını, Türkiye’nin Kıbrıs merkezli Doğu Akdeniz ve tabii ki Ege’deki haklarını kimseye vermeyeceğini bilmiyorlar mı, biliyorlar.
Bu nedenle, 15 Temmuz çaresiz son saldırılarıydı, başarmış olsalardı, şimdi istedikleri her şeyi yapıyor olacaklardı, millet izin vermedi.
Şu anda Türkiye’ye karşı sürdürülen politika iki ana zemine dayanıyor: 1- Pahalı enerji, 2- Yüksek savunma harcamaları…
Barışı sağlama almış, ucuz enerji kaynaklarına ulaşmış bir Türkiye’yi kabus olarak değerlendiriyor, “beka mücadelesi”nin maliyetini, ekonominin taşıyamayacağı boyutlara çekmeye uğraşıyorlar.
Bu, Sovyetler’e karşı tutmuş bir tuzaktır, İran-Türkiye’ye karşı devreye sokulduğu da çok açıktır.
Akdeniz’in dibindeki doğalgaz boru hattıyla Anadolu’ya gelecek, Irak-Suriye’deki kalıcı üslerle terör tarihin çöpüne atılacak.
Emperyalistin zamanlamasını bilemem ama gördüğüm Türkiye’nin tik-takları planlandığı gibi çalışıyor. “(1) (STAR, ‘Yüksek maliyetli’ BEKA, emperyalist tuzaktır, 30.Mayıs 2019)
Yüksek ihtimal, Erdoğan’ı, Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya gibi Avrupalı demokrasilerin seçim kampanyalarından sonra Amerika’nın başkanlık seçiminin tartışmalarına kadar taşıyan neden, Türkiye için geliştirdiği “beka mücadelesi stratejisinden” kaynaklanıyor.
“Küresel ana akım sistemle” çatışmayan, küreselci finans oligarşisinin arzu ettiğinin aksine marjinalleşmeyen ama, “bağımsızlıkçı/anti-emperyalist çizgiyi” güçlendiren çok özel bir deneyimden söz ediyoruz.
Amerikan emperyalizminin iç işgal ve casusluk kuruluşu FETÖ’nün devletin içinde etkisiz hale getirilmesi, dış saldırı yapılanması PKK’nın da ezilmesiyle kendini net olarak gösteren bir strateji bu…
Kitabın ortasından, lafı uzatmadan bu stratejiyi tarif etmekte yarar var: Milli enerji kaynağı ve güçlü savunma sanayi…
Erdoğan, 2009 Davos’taki “one minute”ten bu yana izlemekte olduğu bağımsızlıkçı politikada emperyalizmin kendisini “Chavezleştirme” gayretlerine soğukkanlı mukabelede bulunuyor, bu iki alandaki kararlı politikasıyla “beka mücadelesinin taşlarını döşüyor…”
Siyonizmin “Türkiye NATO’da atılmalı” kampanyası ile Avrupa ülkelerinin AB’nin kapılarını, “muhtemel darbe(LERE) yeşil ışık maksadıyla” sıkı sıkıya kapamasının “paralel” sürmesi neden kaynaklanıyor sanıyorsunuz?
Niçin kimse eğri oturup doğru konuşmuyor: Türk demokrasisine bugüne kadar en büyük darbe, birer Amerikan projesi olan FETÖ ve PKK’dan geldi, bu darbeleri güçlendiren de AB’nin Türkiye’yi faşist bir anlayışla dışlayan politikaları oldu.
KENDİNİ SAVUNAN BİR DEMOKRASİYE DİKTATÖRLÜK DEMEK, SIRADAN BİR EMPERYALİST KURGUSUDUR.
MİLLİ ENERJİ POLİTİKASININ SONUÇLARI GELİYOR…
Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de rekabet ettiği diğer devletlerden ayıran ana özellik, bölgedeki doğalgaz/petrol aramalarını milli imkanlarıyla sürdürmesidir. İsrail ve Yunanistan başta tüm bölge ülkelerinin kendilerine ait olduğunu savundukları bölgelerdeki hidrokarbon yataklarına ulaşıp, o kaynakları kullanabilmeleri için emperyalist bir devletin himayesine ihtiyaçları var.
ABD, Fransa, İngiltere veya diğerleri, yapılan anlaşmalar çerçevesinde gelecek, kendi sismik araştırma ve sondaj gemileriyle çalışmaları yapacaklar, hatta bu gemileri kendi donanmaları koruyacak…
Oysa bir tek Türkiye, kendine ait 2 sismik araştırma ve 3 sondaj gemisiyle, güçlü donanmasının korumasında bu tür bir çalışmayı milli imkanlarla sürdüren tek ülke kimliğini taşıyor.
Neden?..
Çünkü Türk devlet aklı, artık yıllık 45 milyar Dolar’a varan enerji faturasını düşürmekte kararlı, dış kaynaklara bağımlı ekonomi politikasını “beka”nın önündeki en büyük engel olarak görüyor.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sergilediği kararlı duruşa karşı Yunanistan-İsrail ittifakının bu kadar çok emperyalist devlet desteğini kolay bulmasının temelinde yatan ana neden bu…
TÜRKİYE’NİN TAMAMI MİLLİ İMKANLARIYLA MİLLİ ENERJİ SEKTÖRÜNÜ DEVREYE SOKUP MİLLİ KAYNAKLARINI ORTAK ARAMADAN KULLANMASI, KÜRESEL DÜNYA SİSTEMİ AÇISINDAN BİR EKSEN KAYMASINA NEDEN OLACAKTIR.
Emperyalizm, Gazi Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordusunun Sevr’i yırtıp atmasının, kısa zamanda sömürge coğrafyalarında bağımsızlık hareketlerini nasıl güçlendirdiğini yaşadı, biliyor, Türkiye’nin ekonomisi üzerindeki emperyalist kuşatmanın en önemli cephesini milli imkanlarla dağıtmasının yalnız bu bölgeye değil tüm baskı altındaki coğrafyalara taşıyacağı yeni umut dalgasını da tahmin ediyor.
Erdoğan’ın, bu denklemde, Venezuela’yı ve lideri Maduro’yu yalnız bırakmamasını, varılan anlaşmalara sadık kalarak Latin Amerika’nın anti-emperyalist/devrimci bir halkını Amerikan emperyalizmine karşı korumasını önemsiyorum.
Venezuela üzerinden verilen mesaj nettir: Artık bağımsızlıkçı hareketleri boğma döneminiz geride kaldı…
· SAVAŞIN MALİYETİNİ DÜŞÜRMEK…
Bu yola, önce, emperyalizmin vekilleri, devamında da yeri geldiğinde kendileriyle savaşma riski göze alınarak çıkıldı.(2)
Savaş teknolojilerinde bağımsız bir TSK esastır. Bu, hem, ordunun harekat kabiliyetini artırır hem de çok cepheli bir beka mücadelesinde savaşın milli ekonominin üzerinde baskı kurmasını önleyecek tek yapılanmadır.
Türkiye muharebe alanına robot teknolojileri milli imkanlarıyla süren bir-kaç ülkeden biri olma kapasitesini bu hedef doğrultusunda geliştirdi…
Dışa bağımlılıktan kurtulmuş enerji sektörü ve savunma sanayi…
21’nci yüzyılın anti-emperyalist mücadelesinin ana cepheleridir.
Kuşkusuz her ikisinden de çok yakında beklemediğimiz kadar yüksek başarı öyküleri haberleri alacağız…
(1) https://www.star.com.tr/yazar/yuksek-maliyetli-beka-emperyalist-tuzaktir-yazi-1457784/
(2) https://www.star.com.tr/yazar/bu-abd-ile-savasiriz-yokum-diyen-simdiden-gitsin-yazi-1276974/