Öncelikle şunu belirteyim: Her türlü dostane eleştiri AK Parti’yi güçlendirir. AK Parti’mizin bundan rahatsızlık duyması asla söz konusu olamaz. Zira AK Parti’mizin lideri, herkesten önce ve herkesten çok kendi partisini eleştiren biridir.
“Metal yorgunluğu”, “iktidarın şehvetine yenik düşmek”, “siyasi ağalığa izin vermeyiz”, “kibir abideleri olarak dolaşanlara aramızda yer yok” vb. eleştiriler bizzat hareketimizin lideri tarafından dile getirilmiştir.
O yüzden seçimlerden sonra nerede hata yapıldığına dair dostane eleştirilerden AK Parti gerekli dersi çıkarır ve yoluna güçlü bir şekilde devam eder.
***
AK Parti hiç kuşkusuz bir dava partisidir. Liderimizin bu davanın parametrelerini ortaya koyan konuşmalarına herkes dikkat etmelidir. Lakin unutulmasın ki AK Parti aynı zamanda bir kitle partisidir; dar ideolojik bir parti değil! Homojen/tek tipçi bir cemaat veya tarikat partisi hiç değildir.
AK Parti’nin çatısı altında her cemaatten, her tarikattan ve her kesimden insan bulunmaktadır.
AK Parti, tanımına uygun bir Türkiye partisidir.
AK Parti’de farklı yaşam tarzlarını bir arada tutan faktörlerin başında liderinin güçlü ve karizmatik kişiliği geliyor.
Erdoğan olmazsa, AK Parti hayatiyetini yitirir...
Bu olguyu şablonik kişi kültüyle açıklayanlar yanılırlar.
Çünkü Erdoğan liderliğinin tekabül ettiği tarihsel, kültürel ve sosyolojik bir olgu var karşımızda.
Böyle olmamış olsaydı Gazzeli veya Güney Afrikalı Müslümanlar Erdoğan kazandığında sokağa sevinç naralarıyla çıkmazlardı.
Erdoğan’dan dolayı AK Parti’ye oy verenlerin sevgileri de beklentileri de haliyle farklılık arz ediyor.
Herkesin Erdoğan’ı farklı.
Daha doğrusu herkes Erdoğan’ı kendince farklı nedenlerle seviyor.
Muhafazakar-dindar camia Erdoğan’ı İslâm ümmeti için gerekli görürken, başka kesimler Erdoğan’ı başkaca özellikleri sebebiyle Türkiye için olmazsa olmaz önemde görüyor.
Erdoğan’ın tabii ki bir geçmişi var.
Ama geçmişleri Erdoğan’ınkinden farklı olanlar da gönülden Erdoğan’ı sevip destekliyor. Kendi gelecekleri için Erdoğan’ın varlığını güçlü bir sigorta olarak görüyorlar.
O yüzden Erdoğancılık ile AK Partililik hem içiçelik, hem farklılık arz ediyor.
Bu nedenledir ki partileri farklı olanlar bile kendilerinin ve ülkenin geleceği için Erdoğan’ı gerekli görüp destekliyor.
24 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan bu tercih sistemi, elbette AK Parti’miz açısından dikkatle değerlendirilmelidir.
Erdoğan’ı sadece AK Partililik kimliği içine sıkıştıran bir AK Parti anlayışı yerine Erdoğan’ı vazgeçilmez gören farklı kesimleri doğru hamlelerle AK Partili kılmaya yönelmiş bir AK Parti siyasetine ihtiyaç vardır.
***
Yeni dönemde AK Parti siyasetinin iki ayaklı olmasında zaruret olduğu kanaatindeyim.
Bir: Asıl yaslandığı sosyolojik kitlenin hassasiyetini üstünde taşıdığını sadece söylem düzeyinde değil pratiğiyle göstermek. Bunu Türkiye partisi denklemi içinde karşılığı olan doğru bir temsile dönüştürmek.
İki: Erdoğan’a başkaca kesimlerden akan oyları AK Parti’de konsolide edecek kuşatıcı hamleler yapmak. “Nefret ettirmeyin sevdirin!” şiarı doğrultusunda.
Erdoğan bir dünya markasıdır.
AK Partili aidiyeti ile AK Parti üstü konumu yeni bir anlayışla, yeni bir siyaset diliyle harmanlanıp sunulmalı.
AK Parti’miz ise bu anlayışın siyasetini ete kemiğe büründüren bir siyasi hareket olarak yeni dönemin ruhunu temsil etmeli.