Medyada, özellikle sosyal medyada AK Parti’yi zora sokacağı düşünülen eleştiriler, hükümet üyelerinden alıntılar, videolar ve tivitır mesajları yağmur gibi yağıyor.
Dolardaki dalgalanma ortak söylem.
Ancak dindar kesimin duygularını tahrik edecek Mavi Marmara ve İsrail ile ilişkiler bağlamındaki yayınlar daha bir dikkat çekiyor.
Bu hamleyi partisi dışında hemen her konuda AK Partililerle ortak paydaya sahip olanların ısrarla ve inatla sürdürmeleri siyasi ihtirasın boyutunu göstermesi açasından oldukça anlamlı!
***
İktidarların eleştirilmesi gayet normaldir. İktidarla ortak noktaları çok az olan muhalifler bunu acımasızca yapabilirler, yapıyorlar da.
Ama iktidardakilerle siyasi partileri dışında hemen her konuda ortak paydaya sahip olanların iktidarı birkaç kusuru veya eksiği üzerinden acımasızca eleştirdiklerini ve bütün propagandalarını o birkaç noktaya teksif ettirdiklerini üzülerek müşahede ediyoruz.
***
İktidarların yanlış veya eksik icraatları da olabilir.
Sadece bir başarı üzerinden iktidarı göklere çıkarmak yanlış olduğu gibi sadece bir eksiğinden veya yanlışından dolayı yerin dibine batırmak da doğru değildir.
İnsaf ehli hepsini bir arada değerlendirir.
AK Parti iktidarını değerlendirirken 16 yıllık saymakla bitmez faydalı icraatları bir kenara bırakıp sadece birkaç konu üzerinden hüküm vermek, çok gür bir orman içinde birkaç kurumuş ağaca bakarak hüküm vermekten farksızdır.
İnsafla, izanla, irfanla ve vicdanla bağdaşmaz.
***
AK Parti iktidara geldiği günden beri 27 Nisan muhtırasından, 367 garabetine, kapatma davasından başbakanı tutuklama çabasına, isyana dönüştürülen Gezi eylemlerinden15 Temmuz kanlı darbesine kadar çok sayıda müdahale ile karşılaştı.
Bu müdahalelerin tamamının arkasında, doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail’in AB’nin ve batı ülkelerinin varlığını bilmeyen kalmadı.
AK Parti seçimi kaybederse en çok sevinecek olan Netenyahu olacak, Trump olacak, Merkel olacak, Macron olacak, Avusturya’nın ve Hollanda’nın ırkçı siyasetçileri olacak, bir de darbeci Sisi ile katil Esed olacak.
Erdoğan muhaliflerinin hepsinin bunlarla birlikte hareket ettiğini söylemek elbette ki haksızlık olur ama sonuç itibariyle Türkiye düşmanlarıyla birliktelik görüntüsü vermek de basiretsizlik değil midir?
***
Tüm terör örgütlerine kol kanat geren sözde demokrat batı ülkelerinin, seçilmiş cumhurbaşkanının vatandaşlarıyla buluşmasına bile tahammül edemeyecek kadar tavırlı olmalarının temelinde, Erdoğan’ın güçlü Türkiye’nin sembolü haline gelmesinin yattığını bugün kimi vicdanlı muhalifler bile itiraf ediyor.
Geçen hafta Erdoğan Bosna’da gurbetteki vatandaşlarımızla buluştu. Bosna'nın Devlet Başkanı Bakir İzzetbegoviç de Erdoğan’a refakat etti ve kürsüye önce kendisi çıkıp şunları söyledi:
"Bu kadar düşmana rağmen, Türkiye'nin nasıl ayakta kaldığını görüyoruz. Türkiye ilerlemeye devam ediyor. Çünkü Allah, her yüzyılda bir kez, birini bahşeder. Bizim Aliya'mız vardı. Bugün sizler Allah'ın size bahşettiği bir kişiye sahipsiniz. Bu kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Onun yanında durun. O'na destek olun. O'na yardımcı olun. Siz Avrupalı Türkler, liderinizi yalnız bırakmayın."
***
Bu ses haçlı emperyalizminin kıyımına uğramış Bosna’nın sesiydi.
O gurbetçilere seslendi ama mesaj açık.
Soru çok basit, millet emperyalizmin hedefindeki Erdoğan’ın mı yanında olacak yoksa emperyalizmle birlikte aynı safta görüntü veren muhalefetin mi?
Cevap da basit: 15 Temmuz’da emperyalist tezgâhı bozanbu aziz millet yine bozacak inşallah!