CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başkanlık sistemine itirazını dile getirirken;
“Bir kişi milli iradeyi temsil edemez, demokrasilerde böyle bir şey yoktur” dedi..
Tamamen gündem saptırma operasyonu..
O da pekâlâ biliyor ki, Recep Tayyip Erdoğan, yakın siyasi tarihimiz boyunca gelmiş geçmiş en güçlü lider..
Kendisi Cumhurbaşkanı.. Kurduğu parti iktidarda.. Kabinesi hükümet..
Yasamada en kuvvetli gruba sahip.. TBMM başkanı kendi partisinden dava arkadaşı..
Şimdi böyle bir adama diyorsunuz ki; “Başkan olup gücü tek merkezde toplayacak, tek adam olacak”.. Allah aşkına bu size de inandırıcı geliyor mu?..
Bugünkü anayasal yetkilerle, meclisin ve hükümetin bugünkü aritmetiği ile Erdoğan, sistem değişikliğine neden ihtiyaç duysun ki?.. Eğer bugün hükümet modeli değişikliği istiyorsa kendisinden ziyade, kendinden sonraki dönem için istiyor olmalı.. Yanlışlıkla Erdoğan kadar güçlü biri günün birinde iktidara gelirse, ülkeyi karanlığa sürükleyecek tek adam rejimi oluşturmasın diye.. Onu denetleyecek mekanizmalar tesis edilsin diye.. Tek parti dönemi diktatörlük uygulamaları benzeri kâbus günlerine geri dönülmesin diye.. Yoksa Erdoğan zaten Başkan..
Kılıçdaroğlu Başkan olamayacak
CHP’nin 18 yıl genel başkanlığını yapmış olan Deniz Baykal’dan, kafaları karıştıran bir açıklama geldi.. Yeni Birlik Gazetesi Baykal’ın sözlerini “Başkanlık sistemine destek” olarak duyurdu.. Zira orada, Baykal’ın; “... Makamın gereklerini yerine getirebilecek bir adayla çıkabilirsek rekabet edebilecek duruma gelinebilir....” sözleri apaçık
‘Başkanlık sistemi CHP’nin şansını arttırır’ diye yorumlanmıştı..
Değerli dostlar..
CHP’nin başkanlık konusundaki direncinin temel sebebi belli..
Yaptıkları hesaba göre, politik istikrarsızlık günlerinde, öyle-böyle, koalisyonlarla vesaire iktidar ortağı olma ihtimalleri var..
Oysa başkanlık sistemi geldiğinde bu fırsatı tümden kaybedeceklerine inanıyorlar..
Size açıklıkla söylüyorum ki, başkaca bir nedeni yok başkanlığa itiraz etmelerinin..
Ama yanılıyorlar..
Bakın çok açık bir örnek vereyim..
10 Ağustos 2014’teki ilk Cumhurbaşkanlığı seçimlerini getirin gözünüzün önüne..
Orada ilk turda Erdoğan yüzde 52 yerine misal yüzde 49 almış olsaydı..
Karşısında da, Ekmelettin İhsanoğlu gibi no-name başarısız bir adam değil de, daha geniş kitlelerce kabul edilebilecek, solcusunun-sağcısının itiraz etmeyeceği bir isim gösterselerdi..
Öyle ya da böyle başkan seçilme olasılığı var mıydı, yok muydu?..
Haa dert ne o zaman?..
Ben size derdi söyleyeyim.. O seçilen kişi, evet CHP’nin seçtirdiği bir kişi olacaktı..
Ama Kılıçdaroğlu olmayacaktı.. Dert sadece ve sadece bundan ibaret..
Meleklerin üniversiteye gelmemeleri meselesi
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde bazı öğretim üyelerinin, başı açık kız öğrencilere; “..sizin yüzünüzden buraya melekler gelmiyor...” dediği iddia edildi..
Haberi servis eden ajans PKK’ya yakın..
Bunu kaynak alıp haber yapan site ise FETÖ’cü..
Ancak buna rağmen değerlendirmeye değer..
Çünkü bu sadece bir sosyal medya dedikodusu bile olsa konuşulmaya başlanmış durumda..
Eğer sahiden bir hoca, bazı kız öğrencilere sırf başları açık diye tepki gösteriyorsa, bu kişi hakkında acilen işlem yapılmalı. 28 Şubat’ta bizim itirazımız başörtülü kızlarımızın okula-derslere alınmaması değil miydi?.. Şimdi aynı muamele, başı açık kızlara yapılıyorsa eğer sessiz mi kalacağız.. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum.. Bu suçlama, hiç de gerçekçi değil.. Ama biraz bile gerçeklik payı varsa, gereği yapılmalı ve o akademisyen çocuklardan uzaklaştırılmalı..