Muharrem İnce, AK Parti’nin kuruluş sürecinde Erdoğan’ın bizzat Pensilvanya’ya destek için gittiğini iddia etti. Bunu kendisine bizzat Erdoğan’la F. Gülen görüşmesinde yanında olduğu eski bir arkadaşının söylediğini dile getirdi.
Bu iddianın yalan olduğunu söyleyen Erdoğan çok sert çıkarak “İspatlamazsan namertsin” dedi.
İnce, Erdoğan’ın o görüşmede beraberinde olan eski arkadaşının adını vermek yerine “küskün” sıfatına göndermede bulundu. Daha ilginci “Düşünürsen o eski küskün arkadaşının kim olduğunu anlarsın” dedi ve ekledi: “İsmini açıklayamam, zira korkuyor.”
İnce bu, durur mu devam etti: “Madem Cumhurbaşkanı beni mahkemeye verdi, ben de mahkemede açıklarım.”
Bu arada benim de adını ilk defa duyduğum yazarı eski bir İslâmcı olan kitabın bazı bölümlerini miting meydanlarında okumaya başladı. Delil-ispat dediği şey o adı lazım olmayan kitabın ilgili satırları ise, çok yazık… Çünkü o satırların baştan sona dedikodulardan ibaret olduğu aşikâr.
Bu tür dedikodularla herkes hakkında her türlü algı operasyonu yapmak mümkün. Bir Cumhurbaşkanı adayının miting meydanlarında veya televizyon ekranlarında dile getirdiği bir iddianın delilli olması gerekir.
Siyasi eleştiri veya polemik anlaşılabilir bir şeydir. Ancak delilsiz-ispatsız bir iddia Cumhurbaşkanlığı makamı için yarışan birinin başvurabileceği bir şey olmamalı.
Şimdi İnce, “İspatlamazsam namerdim!” dediğine göre yapılması gereken şey bellidir: O belgeleri veya şahidi toplumun önüne koymak!
Bu iş mahkemede görülecek bir iş değildir.
İnce’nin şahidinin “korkaklığı”, arkasına sığınılabilecek bir gerekçe değildir.
O yüzden diyorum ki İnce ya çıkıp kendisi açıklamalı ya da İnce üzerinden Erdoğan’a operasyon çekmeyi marifet bilen o eski küskün arkadaş çıkıp mertçe açıklamalı.
“Açıklarsam Erdoğan kendisine zarar verebilir!” iddiası ayrıca traji-komik bir iddiadır. Erdoğan bugüne kadar kendisi hakkında en ağır suçlamalarda ve iddialarda bulunmuş kime ne zarar vermiş ki o eski küskün arkadaşa versin? Bu yan iddianın (“zalim-diktatör”) yaslandığı algı operasyonu ise çok daha manidardır.
Yalana dayalı itibar suikastı
İnce’nin meşhur ettiği o eski İslâmcının kitabında Erdoğan’la bana dair başka asılsız iddialar da var. Dost bilerek bağrıma bastığım o eski İslâmcının kitabındaki iddialara göre ABD Erdoğan’ı ta RP Beyoğlu İlçe Başkanı iken keşfetmiş! Dönemin ABD Büyükelçisiyle tanıştırılmış! Bendeniz de bu görüşmelerin sürmesinde aktif rol oynayanlardan biriymişim!
O dost bildiğim yazar meğer içten içe düşmanlık besliyormuş da bilmemişim!
“Bir dönemin hızlı İslâmcısı” olarak tanımlamasından belli şahsıma duyduğu kin ve kıskançlık! Beni “Amerikancı İslâm”ın içerdeki aktörlerinden, Erdoğan’ı da ABD tarafından devşirilmiş bir siyasi lider olarak lanse ediyor...
Oluşturmak istediği imaj bu...
Delil yok. İspat yok. Sadece dedikodu ve yalan var.
Benden daha hızlı İslamcı geçindiği o dönemleri unutan yazara hatırlatmak isterim ki her duyduğunu veya kendince uydurduğunu tedavüle bu şekilde sokması günah olarak kendisine yeter.
Cevaben derim ki;
Bir: Erdoğan’la tanışıklığım 80 öncesine dayanır. O zor ve çetin yıllara.
İki: Erdoğan’la Beyoğlu ilçe başkanlığı yaptığı dönemde hiçbir siyasi ilişkim olmadı zira o dönemde Girişim dergisinin yayın yönetmenliği yapıyordum. Erdoğan’la danışmanlık düzeyinde çalışmamız Girişim dergisini kapattıktan sonra oldu. Yani 1991’de.
Üç: Sözü edilen ABD Büyükelçisiyle ne kendim görüştüm ne de Erdoğan’ı görüştürdüm. Hiçbir ABD Büyükelçisiyle de görüşmüşlüğüm olmamıştır.
Aksini iddia edip de ispatlamayan namerttir.