1. Millet adına siyaset yapılacaksa bu, milli ruhu sahiplenen, diriliş heyecanı ile donanmış, iyi yetişmiş ehil kadrolarla olur.
Menderes, Özal ve Erdoğan çizgisi, milletin değerlerine sahip çıkarak siyaset yapma çizgisidir.
Rahmetli Menderes ve rahmetli Özal, vesayetin zorbalığından, henüz şuurlu bir gençlik yetişmediğinden maalesef arzulanan o kadrolara sahip olamadılar.
Erdoğan ise İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığından itibaren kendi hizmet kadrosunu hazırladı.
Evet, yolda kalanlar, yoldan çıkanlar oldu ama artık bir siyaset ustası/duayeni olarak safları sıklaştırdı, gençlik kollarından itibaren her kongrede yenilenmeye gitti.
2. Erdoğan; dik duruşuyla ve milletin gönlüne girerek, milletimizin liderine sahip çıkması yolunu açtı.
Rahmetli Menderes idam edildiğinde bir protesto telgrafı çeken bile olmamıştı. Rahmetli Özal, Çankaya’daki son günlerinde yalnızlığa itildi.
Erdoğan’a gelince. Erdoğan yürüdü, millet arkasından yürüdü. 15 Temmuz gecesindeki duruşu, bunun en önemli göstergesidir.
3. Erdoğan; siyaseti, vesayet ağalarının ipoteğinden, kontrolünden kurtardı. Referandumlarda verilen millet desteği ve Meclis’te MHP’nin devlete olan sadakatini belgeleyen omuz vermesiyle, Cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağladı.
Son olarak Cumhur İttifakı ile 24 Haziran’da iki asırlık yönetim tartışmasını, karmaşasını ortadan kaldırdı. Sivil iradenin tahkimi adına hem iktidar partisinin genel başkanı oldu, hem de yeni yürütme sisteminin Başkan’ı oldu.
4. Silahlı kuvvetlerdeki cunta yapılanmalarını bitirdi. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. Bu inkılâp, devletin ortak aklının tarihî bir başarısı olarak Sayın Akar’ın Milli Savunma Bakanı olmasıyla mühürlendi.
5. Bir Türk-Kürt iç savaşı için 150 yıldır hazırlık yapanların oyunlarını bozdu. Kürt kardeşlerimizin gönlüne girerek PKK ile mücadelede en büyük desteği sağladı.
6. TSK, FETÖ hainlerinden büyük çapta temizlenerek, PKK bölücülüğüne verilen en büyük desteği bitirdi. İHA ve SİHA'larla milli savunmada çığır açıldı.
7. ABD’ye karşı onurumuzu ve milli menfaatlerimizi korumadaki kararlılığı ile Batı/Haçlı karşısında “oyununuzu görüyoruz, boyun eğmeyeceğiz” duruşu ile dış politikada yeni bir dönemi başlattı.
Bu değişiklikler inkılâp mahiyetindedir.
İnkılâp, devrim değildir. Devrim; radikaldir, güce dayanır, halka rağmendir. İhtilalle gelir. Devrimde kan dökme, asma, kesme, zorbalık, işkence, zulüm, milyonları karşı devrimci ilan edip ötekileştirme, ezme, horlama vardır. Eskiyi mahkûm etme, kökleri koparma, tarihle bağları kesip atma vardır. Devrimlerde demokrasi değil faşizm geçerlidir.
İnkılâp, toplumun hayrına mevcut yapıyı iyileştirmedir. Sosyal ve siyasî bünyede köhnemiş, çürümüş, kokuşmuş uzuvların kesilip atılmasıdır.
İnkılâpta, millet iradesinin elini tutan, çelmeleyen, sivil iradeyi atanmışların kontrolüne veren statükoyu bitirmek vardır.
İnkılâp halka rağmen değildir. Köklü değişikliğe giden yolda iyileştirme yönündeki reformlar, millet iradesinin onayı ile yapılır. İnkılâplardan rahatsız olanlar; statükonun devamını isteyen, güçlü konumlarını kaybedenlerdir.
Bu inkılâplar; bir yönüyle de bizi tökezletmek, bize boyun eğdirmek, kendilerine göre hizaya sokmak, hatta PKK ihanetinde gördüğümüz gibi vatan topraklarını bölmek, FETÖ’nün 15 Temmuz ihanetinde gördüğümüz gibi ülkemizi işgale kalkışmak peşinde olanlara da bir cevaptır.
***
Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, sağlık, huzur, iki cihan saadeti diliyorum.