Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM 26. Dönem 3. Yasama Yılı açılış konuşmasında ‘dışarıya’ yönelik üç önemli mesaj verdi.
Erdoğan bu mesajlarında hem tespit, sitem ve eleştiri yaptı, hem de ‘kapıyı açık bıraktı’.
Biri IKBY Başkanı Mesud Barzani’ye, diğeri AB’ye ve üçüncüsü de ‘Atlantik İttifakı’na.
Barzani’ye:
Yanlış yaptın. Referandum hem Irak Anayasası’na göre meşru değil, hem de uluslararası toplumdan destek bulmadı. Ayrıca Kerkük’e el koymak Türkiye’ye tehdittir.
Buna rağmen;
Konu daha tatsız noktalara varmadan, Kuzey Irak Yönetimi, suhuletle ve sağduyuyla yanlıştan dönme erdemini gösterdiğinde, Türkiye, bu kardeşlerimizin yanında olmaya devam edecektir.
(Erdoğan’ın konuşmasından sonra, IKBY, Iraklı Şii lider Ayetullah Ali Sistani’nin “Ülkenin bölünmesine yönelik girişimler ve kuzeyinin koparılmasından üzüntü duyuyoruz. Krizin çözümü için herkes anayasaya dönsün ve Federal Mahkeme'nin kararına uysun” çağrısına olumlu cevap verdi. Irak Federal Mahkemesi, 18 Eylül’de ‘referandumu durdurma’ kararı almıştı.
Bağdat-Erbil müzakerelerinde iki noktanın tespiti önemli olacak:
1- Referandum, ‘anket’ten öte, bağımsızlık ilanı için ‘meşru hukuki zemin’ sağlamaz.
2- Kerkük ve diğer statüsü belirsiz bölgeler hiçbir şekilde IKBY içinde sayılamaz.)
AB’ye:
AB üyeliğimize engel olurken, terör örgütlerine müsamaha gösterdiniz. Bizi hayal kırıklığına uğrattınız. Alnıma silah dayanan, ‘öldürene Mercedes’ ödüllü posterlere izin verdiniz. Üstelik Türkiye 1963’teki Ankara Anlaşması’ndan bu yana sabır gösteriyor. Aslında AB’ye ihtiyacımız da kalmadı.
Buna rağmen;
Bu süreci bitiren, havlu atan, vazgeçen taraf biz olmayacağız. AB, Türkiye’nin üyeliğiyle bir atılım yapabilir. Biz buradayız, Avrupa’nın geleceğine katkı vermekten memnun oluruz. AB’den kesin bir cevap alıncaya kadar bu politikamızı muhafaza edeceğiz.
Avrupa-Atlantik ittifakına: (İttifak’ı sadece NATO diye de anlayabilirsiniz. Ama bence hem biraz daha azı, hem biraz fazlası.)
Türkiye, elbette Avrupa-Atlantik kurumlarıyla yakın işbirliği içindedir.
Ama;
Bu, 2 bin 200 yıllık devlet ve bin yıllık coğrafya hakimiyeti tecrübemizi, 1.400 yıllık medeniyet müktesebatımızı yok saymamız anlamına gelmez. Aksine, tarih ve medeniyetimizden aldığımız güç, en büyük avantajımızdır.
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının cumhurbaşkanlığı internet sitesindeki ‘haberleştirilmiş’ hali de ‘Avrupa-Atlantik kurumları’na ilişkin sözleri üzerine kuruldu.
Türkiye’nin ittifaklarına ve ortaklıklarına saygısı var. Ancak müttefiklerinin ve ortaklarının da Türkiye’ye verdikleri sözlere, vaatlere, Türkiye’nin konumuna ve müktesebatına saygı duymaları gerekiyor.
***
Erdoğan’ın içeriye de mesajları vardı.
Muhalefete:
Irak-Suriye tezkeresinin ‘üç partinin’ desteğiyle çıkmasını, “milletin özlediği Meclis görüntüsü” diye niteledi ve “Önümüzdeki dönemde milli konularda bu dayanışmanın çok daha sık, çok daha güçlü bir şekilde sergileneceğini ümit ediyorum” dedi.
Yeni yasama döneminde anayasa değişikliğine uyum yasalarının çıkacağını hatırlatarak, “Bunu kapsamlı bir yönetim reformu fırsatı olarak değerlendirelim” dedi ve ‘tüm partilere ve milletvekillerine’ çağrıda bulunarak, “Gelin Türkiye’nin geleceğini beraber inşa edelim; milletimizin karşısına farklılıklarımızla değil müştereklerimizle çıkalım” ifadesini kullandı.
Birlikte bakıldığında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurum ve kuralları ile yapılandırılmasında CHP’nin katılımı önemli ve değerli görülüyor.
Yeni dönemde ayrıca seçim ve siyasi partiler yasasının değişeceğini de hesaba katalım.
Hükümete:
Erdoğan, hükümette ‘mali disiplinden taviz vermeyin’ dedi ama “Milletimizi huzursuz ve tedirgin edecek, kafasında soru işaretleri oluşturacak gereksiz adımlardan da kaçının” mesajı verdi.
Bir anlamda hükümete muhalefet etti…