Garip işler oluyor... “Küresel güçlerin” gizli bir planla yol verdiği “İslamofobi”, yani, “İslam korkusu”nun yerini giderek “Türkofobi” (Türk korkusu) alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “Chavezleştirme” stratejisinin uzantısı vahim bir planla karşı karşıyayız!.. 15 Temmuz’u planlayan, içimizdeki hainleri harekete geçiren o güç, işgal amaçlı darbe girişimini püskürtmemizin intikamını “B Planı” ile alma yolunda: Türkofobi!..
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’yı, Hollanda’da almış başını giden “Türkiye aleyhtarı kampanyaya” dikkat çekerken izledim. Avrupa’daki vatansever Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu çok tehlikeli kampanyaya cevap vermesi gerektiğini ifade ediyordu, demek, bir iletişim hocası olarak karşımızda yükselen tehlikeyi fark etmiş durumda...
FETÖ diye adlandırdığımız çetenin yurtdışındaki faaliyetleri açık: Türkiye’nin bir darbeyi atlattığını ört-bas etmek, devamında da, darbecilere karşı sürdürülen operasyonlardan yola çıkarak ülkenin “diktatörlüğe” dönüştüğü yalanını güçlü bir algı operasyonu ile ABD-AB’nin siyasetçisine, akademisyenine, gazetecisine ve halkına yerleştirmek...
Bu memleketin ekmeğini yemiş insanların Batı’nın asırlardır beyninin arkasında yatan “Türk korkusunu” tetiklemeye çalışmalarına artık kızmıyorum, üzülüyorum, hem de içimizden bu tür insanların yetişmiş olmasına ve bu insanların, ülkenin kaderini bu ölçüde etkileme gücüne ulaşmasına izin vermiş olmamıza çok üzülüyorum.
Bütün bu kepazeliği, “Canım, Batı dediğin emperyalist güç zaten öteden beri güçlü bir Türkiye istemez” cümlesi ile geçiştirmemiz olanaksız, çünkü Batı, öncelikle akılcıdır ve kağıt üstünde baktığınızda “güçlü bir Türkiye’nin kendi çıkarları için daha verimli bir ortak olduğunu” bilecek kadar hesapçıdır. O zaman, bu kampanya ve bitmek bilmeyen saldırılar neden kaynaklanıyor?
İstanbul’daki Enerji Kongresi öncesinde 24 TV ekranında buluştuğum, Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği Başkanı Prof.Dr. Gürkan Kumbaroğlu, tılsımlı sözü ile durumu açıkça ortaya koydu: Türkiye, doğusu ve güneyindeki enerji kaynakları arzını, batısındaki enerji talebine ulaştırabilecek tek ülkedir!..
Bunu istikrarla başaran Türkiye kendiliğinden dev haline gelir, (TANAP-Türk Akımı-Doğu Akdeniz) pekiyi, dünya, böyle bir devleşmeye hazır mı, bence, bugün yaşadığımız bütün sorunların temelinde bu soru yatıyor, hazır değil!..
İsrail’den al haberi...
DEBKA, İsrail derin devleti ile bağlantılı bir stratejik internet yayını, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, Doğu Akdeniz’den çıkarılan doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıma gayretinin Almanya ve Fransa’nın direnişi ile karşılaştığını yazdı. (http://debka.com/article/25700/The-Markets-for-Israel%E2%80%99s-Offshore-Gas-Dry-up )
Yorum-habere göre, bu iki Avrupa ülkesi başında Erdoğan’ın olduğu Türkiye ile enerji alanında bu ölçüde stratejik bir ortaklığı düşünmüyorlarmış!..
Hiç sanmam... Böyle bir eğilimleri olsa, Türkmenistan-Azerbaycan doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak TANAP ve Erdoğan-Putin uzlaşması çerçevesinde yolu açılan “Türk Akımı” projelerine de çekince koyarlardı, aksine, Rusya’ya ve Ukrayna rotalı enerji hatlarına alternatif kaynakların devreye girmesini merakla bekliyorlar...
Yorumu tersten okuduğunuzda mesaj nettir: Türkiye’yi, bu haliyle, sakın enerji devi yapmaya kalkmayın!..
Yani... “Türkiye’yi artık kontrol edemiyoruz, 15 Temmuz’u da atlattılar, o zaman uygun bulacağımız siyasi kadrolar ortaya çıkana kadar beklemekte yarar var...”
Bu tür bir strateji, Türkiye’nin Musul’da etkin olmasını, Ortadoğu enerji kaynaklarını Irak-Suriye hattında Akdeniz’e taşıyacak “bir takım koridorları tıkamasını” kabul eder mi, hayır!..
Yargıtay’ın, FETÖ hakkında Bakü Başsavcılığı’na (talep Azeri kardeşlerimizden geldi) ilettiği özel dosyada MİT’in, bu örgütün TANAP’ı engellemek için geliştirdiği manevraların detaylı raporunu barındırması tesadüf olabilir mi?
17-25 Aralık’tan sonra yapılan soruşturmada, Erdoğan ve Davutoğlu’dan daha fazla kimin telefonunun dinlendiği ortaya çıkmıştı? Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız!..
“Türkofobi”nin gerçek hedefi...
Hedefi söyleyelim: Türkiye’yi ekonomik/siyasal kuşatmadır...
Mantığı “böyle bir Türkiye ile iş yapılmaz” düşüncesine dayanmaktadır... (Moody’s’i hatırlatmama gerek var mı?)
Ne diyordu Viyana Havalimanı’ndaki o reklamda: Türkiye tatili Erdoğan’ı desteklemekten başka bir şey değildir...
Aslında, o bir işaretti, bakın, bugün “Türkofobi”nin yükselişini konuşuyoruz...
Anladınız siz beni.