Dün Cumhuriyetin ilanının 99. yıldönümüydü. Kuruluşunun değil ilanının 99. Yılıydı.
Çünkü cumhuriyet ilan edilmişti ancak cumhuriyete 1950 yılında ancak geçilebildi. Ondan önceki dönem tek parti dönemidir ya da başka bir ifadeyle CHP'nin saltanat dönemidir. Ne ikinci bir partiye izin verilmiştir, ne farklı düşüncelere imkân tanınmıştır!
CHP bu dönemde cumhuriyetin fabrika ayarlarını belirleyen 1924 anayasasının ayarlarını bozarak halkın inanç değerleriyle barışık olmayan zihniyetini dayatmıştır.
O sebeple de CHP millet nezdinde kabul görmemiş ilk serbest seçimlerde muhalefete mahkûm olmuştur.
1950'den bu yana CHP karşıtı partiler iktidar olmuş ancak bürokrasideki CHP hâkimiyeti bir vesayet şeklinde devam etmiştir.
Vesayet sistemi 1960 da 1971'de 1980'de 1997 de silahlı ve postmodern darbelerle yönetime el koymuştur.
Darbecilerin hepsi hariçteki küresel vesayet güçlerinin elinde birer oyuncak ve kukla görevi yapmışlardır.
Bütün darbelerin hedefinde milletin inanç değerleri vardır. Bin yıl İslam'ın sancaktarlığını yapmış bu milletin tekrar milli bilince kavuşması vesayetçileri ürkütmüştür.
Ülkenin milli sanayie yönelmesi ve halkın öz kültürüne sahip olması sürekli engellenmiştir.
Ve maalesef ülkenin kalkınması milli sanayi sahibi olması ve öz kültürüne dönmesinin önündeki engelleyici zihniyet sürekli kendisini göstermiştir.
Bu zihniyetin siyasetteki temsilcisi CHP'dir ama medyada da akademide de sivil toplum örgütlerinde de etkin temsilcileri vardır.
Bu zihniyetin vesayetini kırma başarısı Başkan Erdoğan yönetimine aittir.
Bu zihniyet Başkan Erdoğan'ı da devirmek için yargı darbesinden kanlı darbe girişimlerine kadar her yolu denemiştir.
Başkan Erdoğan, vesayet sisteminin tüm hamlelerini boşa çıkardığı gibi başkanlık sistemine geçerek ortadan kaldırmayı da başarmıştır.
CHP zihniyeti artık bürokrasiden de yargından da medyadan da STK'lardan da büyük ölçüde temizlenmiştir.
Başkan Erdoğan'a olan CHP düşmanlığının temelinde de bu gerçek vardır.
Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye, tartışmasız bölgesel güç ve birçok alanda da küresel güç haline gelmiştir.
Tüm dünyada pandemi ve savaşın getirdiği ekonomik dalgalanmalar sebebiyle Türkiye'de de aynı dalgalanmalar yaşanmakta muhalefet de hükümeti ekonomi kartıyla vurmaya çalışmaktadır.
Evet, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de pahalılık vatandaşı olumsuz etkilemektedir. Ancak Türkiye takip ettiği denge politikası sayesinde doğu ile batı arasında köprü olma başarısını göstermiş, alt yapısı tamam olduğu için de ilk iki çeyrekte yüzde 7'nin üzerinde büyüme kaydetmiştir.
Başkanın söylediği gibi bu ekonomik dalgalanma geçicidir, Türkiye bunu da atlatacaktır. Çünkü bu dalgalanmaya rağmen büyük projeler devam etmekte, üretim her geçen gün artmakta ve hükümet yeni hamlelerle gücüne güç katmaktadır.
İşte muhalefetin toplanıp toplanıp dağıldığı daha bir aday bile tespit edemediği bu ortamda evvelki gün Ankara'da yapılan "AK Parti Türkiye Yüzyılı Tanıtım Toplantısı"nda Başkan Erdoğan cumhuriyetin ikinci yüzyılı vizyonunu açıkladı.
Türkiye Yüzyılı'nın, sürdürülebilirlik, huzur, başarı, güven, istikrar, üretim, verimlilik, dijital, iletişim, bilim, teknoloji, barış, haklılık, şefkat, istiklal, istikbal ve gençlerin yüzyılı olacağını ilan etti.
Özellikle aradaki gösterilerle verilen mesajlar dikkat çekiciydi.
Tek parti döneminde silah sanayii mimarlarından Şakir Zümre'nin hatırlatılması, CHP zihniyetinin kapattığı silah ve mühimmat fabrikasının kumbara ve soba üretmeye mahkûm edilmesini gösteren kısmı herkes anladı mı bilmem ama bana çok şey hatırlattı.
Mesela Vecihi Hürkuş'un, Nuri Demirağ'ın uçak fabrikalarının nasıl engellendiğini hatırlattı. Mesela Nuri Kılligil paşanın silah ürettiği fabrikanın paşayla birlikte nasıl patlatıldığını hatırlattı.
Hepsi tek parti döneminde milli sanayie nasıl engel olunduğunu gösteren çok acı gelişmelerdir.
Mesela Vecihi Hürkuş'un gayretlerine ve engellenmesine kısaca temas edelim.
Vecihi Hürkuş İzmir Tayyare Okulunda görevliyken 1924 senesinde Yunanlılardan kalan hurda uçak malzemeleriyle 14 ay gibi kısa bir sürede Vecihi-KXI adıyla ilk yerli uçağını üretti. Ancak devlet kontrol edecek personeli olmadığı gerekçesiyle uçuşuna izin vermedi!
Sonra yetkililer dediler ki, 'Tayyarene güveniyorsan uçuşunu yaparsan sertifikayı vermek zorunda kalırız.'
Bunun üzerine 28 Ocak 1925'te Vecihi-KXI ile havalanan Vecihi Hürkuş 15 dakika süren başarılı bir uçuş yaptı. Ancak izinsiz uçtuğu için para ve ev hapsiyle cezalandırıldı!
Bu duruma üzülen Vecihi Hürkuş ordudan ayrıldı.
Uzatmayalım Milli Savunma Bakanlığı'nın Tayyare Onarım ve Motor AŞ (TOMTAŞ) Almanya'nın Junkers uçak firmasıyla Kayseri'de ortak fabrika kurmuştu. Bu firmada çalışan Vecihi Hürkuş önce Almanya'ya gitmiş sonra Kayseri'ye dönmüş ve tamamı yerli olmasa da 1927 de ortak üretim yapılmış ve üretilen o uçak Ankara Kayseri arasında yolcu taşımış. Fakat bir sene sonra şirket kapatılmış!
Vecihi Hürkuş vazgeçmedi, Kadıköy'de kiraladığı bir kereste dükkânında iki makinist iki marangoz ile Vecihi XIV adıyla üç ayda yeni bir uçak üretti. 27 Eylül 1930'da Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve gazeteci topluluğu önünde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Uçuş sertifikası almak için Ankara'ya kadar uçmuş ve Hipordom'a inmişti. İktisat Bakanlığı teknik vasıfların tespit edecek personel bulunmadığı için sertifika vermemiş ödüllendirilmesi gereken bu kahramanın uçağına izinsiz uçtuğu için el konmuştu!
Fevzi Çakmak'ın yardımıyla uçağını geri almış parçalara ayırmış trenle Çekoslovakya'ya götürüp yeniden monte etmiş 23 Nisan 1931 tarihinde test uçuşu yapmış Çek yönetimi 'dünyanın en iyi spor uçaklarından biri' notuyla lisans vermişti. Lisanslı uçağıyla Türkiye'ye dönmüş bir pilotluk okulu açmış 12 öğrenci yetiştirmiş; Nuri Demirağ'ın bağışıyla Nuri adıyla bir uçak yapmış kendi ürettiği diğer dört uçak olmak üzere 30 Ağustos 1933'te 5 uçaktan oluşan bir filo halinde gösteri uçuşu düzenlemiş halk çılgınca alkışlamıştı!
Ne mi oldu?
CHP zihniyeti diploma denkliği için yaptığı talebi reddetti, o da pilot okulunu kapatmak zorunda kaldı!
Vecihi Hürkuş yılmadı 1937 de Almanya'ya gitti ve 4 yıllık mühendislik fakültesini pratik bilgilerinin de faydasını görerek 2 senede bitirdi 27 Şubat 1937'de Tayyare Makine Mühendisi olarak yurda döndü. Ama CHP yönetimi, tek başına uçak bile üretebilen bu kahramanın diplomasını, iki senede mühendis olunmaz diyerek kabul etmedi. Ancak Danıştay kararıyla denklik sağlayabildi. THK'ye döndü ama Van'a sürüldü!(Nuh Albayrak, Darbeden Beter Vesayetler sh.293-298)
İşte CHP zihniyeti budur.
El üstünde tutması gereken böylesi bir dehayı engellemek için elinden geleni arkasına koymamıştır.
Sadece Vecihi Hürkuş değil, bir uçak filosu üreten Nuri Demirağ, silah üretip ihraç eden Nuri Kıllıgil ve silah ve mühimmat üreten Şakir Zümre gerçeği var ki onların başına gelenleri okuyanlar 'bu kadar da olmaz' der. Ama oldu!
CHP tek parti döneminde bunları yaparken, Cumhuriyet ilanının 99. yıldönümünde ilk yerli otomobil TOGG'un banttan indirilmesi bugüne kadar yapılan kutlamaların bence en anlamlısı olmuştur!
Tabii ki anlayana!