Yeni bir “hibrid savaş” planı ile karşılaştık. (Hibrid Savaş: Düşman unsurların devlet gücünü kullanmadan terörizm, gerilla taktikleri, suç örgütleri ve siber saldırıları organize ederek gerçekleştirdikleri saldırı türü.)
15 Temmuz öncesinde yaşanılan “hendek-barikat savaşı” Türkiye’yi Suriyelileşme sürecine sokma gayretiydi. Devlet güçleri tarafından püskürtüldü.Emperyalizm şimdi Türkiye’yi Meksikalılaştırma planını uygulamaya sokuyor.
Bu planda, karşımızda PKK veya DHKP-C gibi terör örgütlerini değil, küresel uyuşturucu parasıyla organize edilmiş, varoşlar kaynaklı organize suç örgütlerini göreceğiz. Plan, “Rahip Brunson bahanesiyle” ağustos ayında gerçekleştirilen ekonomik saldırıyla başladı, PKK+kripto FETÖ işbirliğinde sosyal-ekonomik sorunlar üzerinden organize suç örgütlerinin güçlendirilmesi ve bu örgütlerin güçlendiği bölgelerde halkın devlet otoritesine olan güveninin sarsılmasına dönük çalışmayla sürüyor.
Devlet teyakkuzda.
PKK bağlantılı bazı unsurlar ile kripto FETÖ unsurlarının 15 Temmuz’dan hemen sonra, “anti-FETÖ, anti-PKK görünümlü” ama aslında bu örgütlerin güdümünde yapılanmalara yöneldikleri izlendi. “MİT mensubuyum” sözüne dayalı ve halka devletin adını kullanarak (haraç, rüşvet almaktan çek-senete kadar uzanan bir yelpazede) kan kusturan bu çetelerden bir bölümü etkisiz hale getirildi. Ama halen faaliyetlerini sürdürenler olduğu, bunların devletin içindeki kripto FETÖ unsurlarla dirsek temaslarının sürdüğüne ilişkin bilgi akışı da var.
Hedefleri bellidir. İstanbul başta ekonominin nabzının attığı büyük kentleri çevreden kuşatmak, yerel zeminde vatandaşın devletine olan güven duygusunu sarsacak eylemlere ağırlık vermek.
Devlet uyandı, iyi çalışıyor…
İstihbarat iyi çalışıyor.
Emperyalist-siyonist gücün terör örgütlerini geri çekeceğini, yerlerine organize suç örgütlerini süreceğini erken fark etti, Suriye’de TSK destekli ÖSO “anti-mafya, anti-çete operasyonlarının” nedeni bu.
Afrin, Cerablus, El-Bab’daki çeteleri Birleşik Arap Emirlikleri’nin beslediği, FETÖ’cülere 15 Temmuz’da para aktaran CIA’nın bölgedeki adamı Dahlan’ın da bu operasyonu yönettiği yolundaki bilgiler önemliydi…
Benzer risk, özellikle İstanbul’da, “varoş” olarak adlandırılan eski gecekondu mahallelerinde geçerli. PKK’nın uyuşturucu parasını, FETÖ’nün elindeki birikimlerini, terör bağlantılı organize suç örgütleri oluşturmakta kullanacakları bir süreçten söz ediyoruz.
Bu tür bir gelişmeye karşı hukuku güçlendirmek zorundayız.
Son dönemde hukuk sisteminden yerel mafya unsurlarına dönük tahliye kararlarının vatandaşta adalete olan güveni sarstığı bir gerçek, bu, asla bir tesadüf olarak kabul edilemez.
Meclis’in, yalnız narkotik değil, tüm organize suç yapılanmalarını terörle mücadele kapsamına alması ve mahkemelerin elini güçlendirmesi gerekiyor.
Meksika örneği çok önemli…
Bir ülkenin suç örgütleri üzerinden istikrarsızlaştırılması provasının yapıldığı Meksika, bizim için de önemli bir laboratuvar.
Meksika devleti, uyuşturucu kartellerinin savaşı başladığında, konuyu bir “savaş” olarak adlandırmaktan kaçındı, ordusuna “tehdit tarifi” veremedi, biz ise zaman kaybedemeyiz.
Ekonomik sıkıntıların uzantısında, dışarıdan akan para ve –Latin Amerika örneklerinde olduğu gibi- silah ile oluşturulacak organize suç örgütleriyle mücadeleyi derhal, PKK ve FETÖ gibi “anti-emperyalist beka mücadelesinin bir unsuru” olarak ilan etmeliyiz.
Planlarını gördük, artık önlem alma zamanıdır:
1- Ekonomik kriz bahanesiyle varoşlardan başlayarak sokakları hareketlendirecekler, 2- Bu arada Türkiyeli-Suriyeli çelişkisi güçlendirilecek ve kan dökülmesi sağlanacak, 3- Gezi Parkı’nda çok daha güçlü ve silahların da kullanıldığı bir ayaklanma provasıyla Türkiye’nin güvenilir bir ülke olmadığı, turistin gitmemesi, yatırımların yapılmaması gerektiği fikri dünyaya yayılacak…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Osman Kavala üzerinden Sorosgillere ve Selahattin Demirtaş üzerinden de Avrupa’daki tüm terör sevici lobilere mesajlarını bu istihbaratlar üzerinden değerlendirin.
Emperyalizmin planı belli… Artık biliyoruz.
Türkiye’nin buna cevabı tahmin ettiklerinden çok sert olacak…