Önce “Andımız” faslı açıldı.
Eski Türkiye’nin tartışma konuları tekrar açılmak istendi.
Birileri “Andımız” üzerinden birilerimizi psikolojik açıdan baskılamaya başladı.
Birilerimiz de savunma psikolojisiyle “yeni bir hat” oluşturmaya başladılar. “Yanlış anlamayın bizi. Biz öyle değiliz, öyle düşünmüyoruz!” filan demeye başladılar.
“Bu bir tuzak. Bu tuzağa düşmeyelim. Eski Türkiye anlayışı üzerinden kendimizi konumlandırmaktan veya tarif etmekten kaçınalım” dedik.
O birilerinin sahip ve muktedir edasıyla üzerimizde sopa sallamasına izin vermek kendimizi inkar anlamına gelirdi.
Ne o tartışmaların içine dalarak bizi sürüklemek istedikleri tuzağa düşeriz, ne de kendimizi eski Türkiye artıklarının anlayışları doğrultusunda tarifleyen savunmacı bir çizgiye çekiliriz. Dahası, o birilerinin bize parmak sallamasına da zinhar izin vermeyiz.
Nitekim Cumhurbaşkanımızın çok açık bir dille bütün bunları kapsayan anlayış hattımızı ortaya koyan sözleri herkese ders oldu. İçimizden birilerine de...
Hemen savrulmaya, eğilmeye ve boyun eğmeye müsait kişiliklerin AK Parti’ye yeni bir hat çizmeye kalkışmalarının önü de kesilmiş oldu.
***
“Andımız”la açılan “fitne ateşi” Atatürk üzerinden harlanmaya çalışılıyor. Kimse kusura bakmasın ama Atatürk’ün o malum odaklar tarafından üzerimizde bir sopa gibi sallandırılmasına da izin veremeyiz.
Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?
Birileri kalkıp Atatürk üzerinden veya gardırop Atatürkçülük üzerinden her şeyi söylemeye ve yapmaya kendilerini yetkili sayıyor... Yağıp gürlüyorlar... Sokaklara kadar taşan nefret tohumları ekiyorlar... Hocaların darağacına çekilmesinden ve imam hatiplerin kapatılmasından söz ediyorlar ulu orta...
Kim bu densizler? Bu nasıl bir cürettir?
Kendi patolojik faşizan anlayışlarını Atatürk ismi üzerinden Atatürkçülüğe dönüştürerek kin kusan bu güruhun yapıp ettiklerine hukuk mercilerimiz seyirci mi kalacak?
Bir meczup kadın yazar çıkıp “Atatürk benim ilahımdır. Ben Atatürk’e tapıyorum” diyor.
Diyebilir.
Kimin kimi ilah kabul ettiği bizi ilgilendirmez. Kimin kime taptığı da... Ama o meczup kadının ve benzerlerinin sabah akşam patolojik faşizan anlayışlarını kin ve intikam hezeyanları eşliğinde üzerimize boca etmelerine seyirci mi kalacağız?
Ne yani milletin değerlerine düşmanlığı Atatürk maskesi altında sürdüren bu güruha cevap verdiğimizde “Atatürk düşmanı” mı ilan edileceğiz?
Atatürk’e yönelik provokatif söylemlere ve eylemlere hep birlikte karşı çıkalım. Lakin Atatürk üzerinden o birilerinin milletin değerlerine düşmanlık eden söylemlerini ve eylemlerini de birlikte mahkûm edelim.
“Atatürk’ü tapılacak ilah!” olarak gören perest anlayışın ve Atatürk maskesi altında başlatılan faşizan saldırganlığın gerçekte Atatürk’ü millete düşman bir ideolojinin figürü haline dönüştürmeye yönelik tehlikeli ve zararlı bir provokasyon olduğunu bilelim.
Atatürk’ün “ortak değer” olmaktan çıkartılıp bir ayrışma ve çatışma figürü haline dönüştürülmesine en başta Atatürkçülerin izin vermemesi gerekiyor.
***
“Atatürk ilahtır!” demek nasıl bir suç oluşturmuyorsa “Atatürk ilah değildir!” demek de suç oluşturmaz.
Atatürk heykellerine yapılan provokatif eylemlerin amacı bellidir. Bu provokatif eylemlerin tersini Atatürkçülük adına yapanların da amacı bellidir. Eminim ki her iki tarafın meczupları aynı merkezin elemanlarıdırlar.
Kraldan çok kralcılık yapan bazı emniyet ve yargı mensuplarının amacı da tartışmalıdır. Görünen o ki malum merkezin elemanları harekete geçirilmiş bulunmaktadır.
Kim ki bu süreçte Atatürk üzerinden öyle veya böyle bir düşmanlık ideolojisi üretmeye kalkışıyorsa bilesiniz ki onlar bu ülkeyi bölmek ve çatıştırmak isteyen merkezin elemanlarıdırlar.
Her kesimin içindeki kripto unsurlara dikkat!
Emniyet ve yargı içindekilere de...