Beyaz Adamın hikayesini anlatırken, ABD’ye de bakalım. ABD’nin kurucu halkı, Beyaz Protestanlardır. Beyaz Protestanlar nüfusun ve siyasetin-ekonominin önde gelen kadrolarıydı. Nüfusun çoğunluğu onlardaydı, sonra sayıları azaldı, 2008’de yüzde 50’nin altına indiler.
Avrupa kökenli İrlanda-İtalya-Fransa nüfusu, Katolik kanattan Beyaz nüfusa destek veriyordu. Biraz da Ortodoksların katkısıyla ‘Beyaz Amerikalı Hıristiyanlar’ diye bakıldığında, yine nüfusun çoğunluğu onlardaydı.
Son durumda ise, bir mezhep koalisyonu halinde bile ‘Beyaz Hıristiyan Amerikalı’ oranının yüzde 50’nin altına indiği anlaşılıyor. Halen oranları yüzde 43. Bu koalisyon 40 yıl önce nüfusun yüzde 80’i idi.
Ne oldu? Göçen Latin, İspanyol, Asya nüfusları ABD’de yapıyı değiştirdiler. ABD’nin halen %70’i Hıristiyan. Ancak Hıristiyanlık, Latin Amerikalıların ve Asyalıların etkisinde.
Bu neden önemli? Siyaseten önemli. Donald Trump belki de Beyaz Hıristiyan Amerikanın son başkanı. Trump zaten ABD’de ‘Beyazların ezildiğini’ söylüyor ve azınlığa düştüklerine bakılırsa, çok da haksız değil.
Donald Trump’a en kilit desteği veren Beyaz Evanjelistler de nüfus erimesiyle karşı karşıyalar. Beyaz Evanjelistlerin 10 yıl önce oranı yüzde 23 idi. Şimdi yüzde 17’deler.
ABD’de Cumhuriyetçi Parti ‘Beyazların’, Demokrat Parti ‘Renklilerin’ partisi olarak bilinir. Hatta nüfus gidişatında Beyazların erimesiyle Cumhuriyetçi Partinin bir daha hiç başkan seçtiremeyeceği öne sürülürdü. Şimdilik Cumhuriyetçiler kıl payı farkla da olsa Donald Trump’ı seçti. Bundan sonraki seçimde nüfus ve etnik yapı daha da belirgin olacak. Son bir not: Demokrat seçmenin yüzde 40’ı ‘Dinle bağlantısı olmadığını’ söylüyor.
Japonya: Boş sokaklar terk edilmiş evler
Japonya’nın nüfusu artmıyor, azalıyor. Dünya ekonomisinin en güçlü üçüncü ülkesi şaşırtıcı bir sarmalın içinde nüfus azalması yaşıyor. Japonya’da çok baskın olan kültürel nedenlerle evlenen yok. Bebekler de azalmakta. Nüfus halen 127 milyon, ancak 100 yıldır yılda en az 1 milyon bebek doğuran Japonya’da artık 1 milyon bebek doğmuyor.
Ve artık Japonya’da ölümler, doğumlardan fazla. Nüfus azalmasının yarattığı açığı, evet robotlar kısmen kapatıyor, ama robotların yapamayacağı işler var. Japonya, -robot kullanıp nüfus azalmasının etkisini azaltmak- gibi daha önce insanlığın yaşamadığı bir durumu yaşayacak.
Japonya’nın nüfus azalmasının çok korkutucu tanıkları var: Evler. Azalan, yok olan insanların geride bıraktığı metruk evler. Japonya’da her 7 evden biri terk edilmiş, boş. Çünkü içinde oturacak nüfus yok. Satmaya, almaya, kiralamaya talep yok. Onaran da yok, öylesine çürüyorlar. Japonya’da -ikinci el ev satın alma- kültürünün olmaması, işleri daha da karıştırıyor. Japon başkasının evini almıyor, arsa alıp, üzerine kendi evini yapıyor.
Devletin, hukuki çözümle bu metruk evleri ayırıp, yıkıp arsa açması gerekiyor. Kuzey Kore füze tehdidinden fırsat bulurlarsa, belki o da olur.
Pakistan’ın büyük potansiyeli
Nüfus artışını verime ve üretime yöneltmede zorlanan ülke ise Pakistan. 20 yıldan sonra ilk kez nüfus sayımı yaptılar ve sonuç herkesi şaşırttı. 208 milyon nüfus sanılandan çok yüksekti. Bu nüfusla, Pakistan dünyanın en kalabalık 5. ülkesi oldu, ancak Pakistan nüfus gücünü kullanamıyor.
1 ve 2. sırada Çin ve Hindistan var, 3- ABD 4- Endonezya. Eskiden Brezilya’nın olduğu yerde, şimdi Pakistan var. Nüfusun yüzde 60’ı 30 yaşından küçük, üçte bir ‘yoksulluk’ sınırında ve yalnızca %58’i okur-yazar.
Son 500 yıl tamamlanmak üzere
1400’lerde Çin ve İslam Dünyası, ekonominin ve siyasi gücün merkezleriydi. Bu coğrafyalar teknolojiye de hakimdi. 1492’de Kristof Kolomb’un başlattığı denizaşırı seferler, uzak toprakları İspanya ve Portekiz’in sömürge imparatorluklarına dönüştürdü. Ardından gemilere top yerleştiren ve denizcilik bilen her Avrupa ülkesi, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde hak iddia etmeye, imparatorluk kurmaya başladı. Gelen yabancı, o toprakların insanını köle yaptı.
Bu furyada denizcilik bilen Avrupa ülkelerinin teknolojide de üstün olduklarını unutmamak gerek. Beyaz Adamın küresel hakimiyeti böyle kuruldu. 1900’lerde sömürgecilik doruktayken, Beyaz Adam karaların %84’üne, denizlerin de %100’üne hakimdi.
1900’lerde Avrupa, dünya nüfusunun da dörtte birine sahipti. Nüfus hem kendine yetiyor, hem de sömürgelere yollanıyordu. Şimdi AB nüfusu 500 milyon desek, dünya nüfusunun ancak yüzde 7’si. Avrupa’nın kendi nüfusu kendisine yetmiyor, yerinden yurdundan olanları mülteci olarak alıp, gençleşmeye çalışıyor. Beyaz Adamın artık eskiyen bir hikayesi var. O da geride kalmamak için teknolojiye yükleniyor.
Yaşasın yükselen orta sınıf
Nüfusun yükseldiği yerler, ekonomik büyümenin de olduğu yerler. Yatırım ve girişim kanalları açıksa, sosyal hareketlilik varsa, eğitim için kaynak ayrılıyorsa, toprak ve iklim de biraz yaver giderse, artan nüfus ekonomik kalkınmanın garantisi oluyor. Hükümetlerin en yoksul kesimi kollayıp en yoksulları sisteme katması ve ‘orta sınıf’ tanımına giren nüfusun artması da, başarının garantisi. Türkiye, orta sınıf sayılan nüfusun en çok arttığı ülkeler arasında. Yani Türkiye nüfusu, korkutucu değil, ekonomik kalkınmayı destekleyici bir nüfus.
Dünya Bankası, dört kişilik bir aile yılda 14 bin 600 dolar kazandığında, ‘orta sınıf’ sayıyor. Bir başka hesapla günde 11 dolar. Orta sınıf, yoksulluktan çıkışın kapısı. Orta sınıf için yıllık gelir parantezi 14 bin 600 dolar ile 146 bin dolar.
Brookings Enstitüsü’nden Khomi Kharas tarihte ilk kez dünya nüfusunun yarısının şu an ‘Orta Sınıf’ olduğunu ve bir-iki yıla kadar dünya nüfusunun yarıdan fazlasının orta sınıf olacağını söylüyor. Bu tarihi bir başarı olacak. Dünya tarihinde ilk kez ‘Yoksullar’ azınlığa düşecek.
Aynı şekilde Kharas, dünyada orta sınıf nüfusunun ilk milyara ulaşmasının, tam 150 yıl aldığını yazıyor. Sanayi Devriminden başlayarak, 1985 yılına kadar. 1985 daha dün. Ve 1985’te dünya daha hızlı dönmeye başlıyor.
Sonraki 1 milyar ise 21 yılda, 2006’da tamamlanmış. Bu 21 yılın başarısı Çin’in. Sonraki bir milyar ise 2015’te gelmiş. 2015’te tamamlanan dilimde, Türkiye’nin önemli başarısı var. Halen Türkiye ve insanlık olarak dördüncü 1 milyarı orta sınıfa eklemek üzereyiz ve bu süreç 2022’de tamamlanacak. Türkiye’nin 2023 hedeflerinin, dünya ekonomisinde beklenen dönüm noktalarıyla uyumlu olması tesadüf değil.
Bebekler nerede doğuyor?
Dünyada doğan bebekleri dinlere göre ayıran istatistikler var. Son karşılaştırma: Hıristiyan ve Müslüman bebekler arasında. Halen dünyada yılda 223-224 milyon Hıristiyan bebek doğuyor. Müslüman bebeklerin sayısı 10 milyon az. 20 yıl sonra ise, Müslüman bebek doğumlarının yılda 232 milyona ulaşması, Hıristiyan bebeklerin bundan 6 milyon geride kalıp, sonra daha azalması bekleniyor.
O sürede Hıristiyan nüfusun Avrupa ve Kuzey Amerika’da yavaşlaması bekleniyor. Latin Amerika hala genç ve Hıristiyan... Afrika, Ortadoğu, Asya, Müslüman nüfusların coğrafyası. Bebekler geleceği belirliyor.