14 Mayıs 2023 Pazar günü Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri var.
Seçimde pusuladaki sıralamaya göre, Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu ve Sinan Oğan cumhurbaşkanı adayı olarak yarışacak. Milletvekili Genel Seçimine ise 24 siyasi parti ile Türkiye genelinde 151 bağımsız milletvekili adayı girecek.
Türkiye genelinde 1094 ilçe seçim kaurulunda, 191 bin 884 sandık kurulacak. Yurt içi ve dışında toplam 64 milyon 113 bin 941 seçmen oy kullanacak.
Yurt içinde 4 milyon 904 bin 672 seçmen ilk kez oy verecek. Cezaevinde tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlü seçmen sayısı ise 53 bin 172.
Deprem bölgesinden yaklaşık 133 bin seçmen diğer illere kayıtlarını aldırdı.
Bunlar seçimin resmi isim ve rakamları.
Bu isim ve rakamlara bakarsak sıradan bir seçim fotoğrafı olarak okuyabiliriz.
BİR SEÇİMDEN FAZLASI
Başımızı bu isim ve rakamlardan kaldırıp ülkede ve dünyada bu seçimlere atfedilen manalara göz gezdirirsek, ortada bir seçimden daha fazlasını görürüz.
Seçimdeki ittifaklara ve adaylarına baktığımızda, bu ittifaklar ve adaylarının istikametlerine baktığımızda, ortada adayların yarıştığı bir seçimden ziyade zihniyetlerin karşılaştığı bir tablo görürüz.
Dahası küresel güçlerin bu ittifaklara ve adaylarına bakışlarını gözden geçirdiğimizde orada, Türkiye içinde bir seçim değil, Başkan Erdoğan'ın temsil ettiği bağımsız güçlü Türkiye ile küresel emperyalist güçler arasında yapılacak bir seçim görürüz.
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal'ın tespiti çok önemli. Dedi ki: "14 Mayıs seçimlerini bir önceki seçimlerden ayıran -günümüzde yaşanan hadiseleri yakından takip ettiğimizde- küresel emperyalist yapılarla kadim Türk devleti arasında bir seçim olduğudur."
İsmet Özel'in tespitiyle de, 'Türkiye'nin istikametini belirleyeceği seçimdir.'
Yani önümüzdeki seçim adaylar arasında yapılacak bir seçimden ziyade, adayların temsil ettiği istikametin tespiti seçimidir.
ADAY ÖNEMLİ
Şunu hemen belirtelim ki, yeni sistemde yürütme erkini bizzat cumhurbaşkanı tek başına üstlendiği için seçimlerde önemli olan cumhurbaşkanı adayının kişiliği, görüşü, hedefi ve politikalarıdır.
Şunu da hemen belirtmeliyim ki her ne kadar 4 aday varsa da seçim Başkan Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında geçecektir.
Onun için de ikisinin temsil ettiği zihniyet arasında mukayese ve değerlendirme yapmak durumundayız.
Kaba hatlarla hatırlatacak olursak Kılıçdaroğlu; milletin manevi değerlerinden kopuk, kopuk olmakla kalmayıp milletin değerlerine hayat hakkı tanımayan hatta savaş açan ve bugün de o zihniyeti baş tacı eden, milleti devletinden soğutmuş, millete tepeden bakan doğuya sırtını çevirmiş batıya teslim olmuş bir zihniyeti temsil etmektedir.
Erdoğan ise, milletin değerlerine saygılı olmanın ötesinde milletin değerlerini benimsemiş, hayatına yansıtmış, bunun için de ağır bedeller ödemiş, milletin içinden kopup gelmiş, milli manevi değerler konusunda normalleşmeyi sağlamış, siyaseten de Menderes, Özal, Erbakan geleneğinin temsilcisi olarak devletin bağımsızlığını, gelişmesini, kalkınmasını ve yakın uzak coğrafyalarla bağımsız olarak ilişki kurup geliştirmeyi esas alan zihniyetin temsilcisidir.
İşte bu sebepledir ki 21 yıldır iktidarda bulunan Başkan Erdoğan, Türkiye'yi adım adım Batı emperyalizminin etkisinden arındırarak güçlendirmeyi başarmıştır.
Sessiz devrim!
Başkan Erdoğan her şeyden önce Batı emperyalizminin içimizden birileri eliyle yürüttüğü vesayet sistemini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.
Bu başarı aslında bir sessiz devrimdir. Çünkü bu ülke ne zaman siyasi ekonomik bağımsızlık istikametinde bir adım atsa devletin içindeki vesayet odakları tarafından engellenmiştir.
Ülke menfaatine atılan her adım, vesayet sisteminin hâkim olduğu müesses nizam tarafından engellenmiştir.
Bu ülkede imkân sunulduğunda muasır medeniyetleri geçecek beyinler ve uzmanlar hep var olmuştur.
Ama sürekli engellendikleri için Türkiye batıya hep muhtaç kalmıştır.
Daha 1923'te Vecihi Hürkuş, o dönemin kıt imkânlarına rağmen tek başına uçak imal etmiş ama dönemin yönetimi bırakın destek olmayı cezalandırmıştır.
Vecihi Hürkuş kendi imkânlarıyla İstanbul'da imal ettiği uçakla ruhsat almak için Ankara'ya gitmiş, ilgili bakanlık uçağı değerlendirecek uzmanları bulunmadığı için ruhsat vermemiş üstüne üstlük de izinsiz uçtuğu için cezalandırmıştır!
Adam yılmamış uçağını parçalara ayırarak Çekoslovakya'daki bir yarışa katılmış kazanmış uçağına ruhsat almış, ülkesine dönmüş yine bir yığın engelle karşılaşmış. 'Sen mühendis değilsin' diyerek bu süper kabiliyete köstek olmuştur. Vecihi Hürkuş yılmamış Almanya'ya gidip mühendislik fakültesinde okumuş diploma alıp gelmiş bu kez de, '2 sene de diplomamı alınırmış' diyerek bu süper zekâ insanı engellemeye çalışmıştır.
Bu arada Nuri Demirağ ortaya çıkmış Hürkuş'a destek vermiş, Hürkuş, Nuri adında bir uçak yapmış ama bu harika insanı devlet doğuda bir yere sıradan memur olarak atamış ve önünü kesmiştir!
Daha sonra Nuri Demirağ'ın uçak ürettiğini hatta ihraç edecek güce kavuştuğunu görüyoruz. Ama dönemin yönetimi bu uçak fabrikasını kapanmaya zorlayacaktır. Uçaklar toprağa gömülecektir.
Mühimmat üreten ve ihraç eden Şakir Zümre'yi dönemin idaresi soba üretmeye zorlamıştır.
Aynı şekilde Nuri Kıllıgil paşanın İstanbul'daki silah fabrikası bombalanmış, devlet üzerinde durmamıştır bile.
Meydan hep küresel, emperyalist güçlere bırakılmıştır.
DEVLETÇİLİK!
'Efendim bu engellenenler özel sektördü, devlet kendi fabrikalarını kurmuştu.' diye savunuyorlar.
Doğru o zihniyetin altı okundan biri devletçiliktir. Kendi vatandaşına güvenmeyen vesayet odaklarının yönetimdeki devlet de, hiçbir dönemde Türkiye sanayii ve savunma sanayiinin önünü açmamıştır.
Devrim otomobilinin kaderi de uçak sanayiimizden farklı olmamıştır.
Evet, kurumlar kurulmuş projeler geliştirilmiş ama ülke sürekli küresel emperyalist güçlere mahrum kalmıştır.
İşte 14 Mayıs seçimlerinde adaylığını koyan Kılıçdaroğlu bu zihniyetin temsilcisidir.
Bugün de özel sektörün savunma sanayiine muhalefetleri bu illetli devletçilik anlayışı sebebiyledir.
ŞEYTANLAŞTIRMA
Bu zihniyetin en bariz özelliği, Atilla İlhan'ın Batının Deli Gömleği isimli kitabındaki tespitiyle 'Şeytanı melek gibi sunma' özelliğidir.
Tabii meleği de şeytan gibi sunmaktır.
Bu özelliği sebebiyle SİHA'lar, İHA'lar küçümsenmekte, Türkiye'yi küresel güç ligine çıkaran TCG Anadolu, KAAN gibi projelerle alay edilmektedir.
Bu özelliği sebebiyle Teknofest'in açıldığı gün, 'Atatürk Havalimanını Uzay Araştırmaları Merkezi' yapacağını ve ABD Şirketi Sierra Nevada ile çalışacağını ilan etmiştir.
Teknofest'e müracaat eden bir milyon dâhiyi görmezden gelip, ABD'deki şirketi öne çıkarmayı tercih ederek Atilla İlhan'ı doğrulamaktadır.
Bu zihniyet TOGG'dan milli muharip uçak Kaan'a, İHA-SİHA'dan Bor Karbür'e, Akkuyu Nükleer Santrali'nden güneş enerjisine her yatırımı karalamayı marifet biliyor!.
İşte 14 Mayıs seçimlerinde adaylığın koyan Kılıçdaroğlu, bu zihniyetin temsilcisidir.
YAZININ DEVAMI YARIN...