Sorun, işgal ettiği bir coğrafyada ‘yerli’leri katleden ve topraklarına el koyan bir ülkenin başkanının, bir benzerini yapan İsrail’e destek vermesinden daha büyük.
ABD Başkanı Donald Trump, İkinci Büyük Savaş sonrası oluşan uluslararası sistemi ortadan kaldırıyor.
Trump ABD’sinin defterinde;
Birleşmiş Milletler yok.
Güvenlik Konseyi yok.
Atlantik İttifakı yok.
NATO yok.
Anglosakson İttifakı (ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya) da yok.
ABD-İsrail İttifakı var.
***
İsrail hükümetlerini desteklemek, ABD dış politikasının esaslarından biridir.
Demokrat Partili başkanlar döneminde ‘nispeten’ zayıf, Cumhuriyetçi başkanlar döneminde de güçlü olmuştur bu destekler.
En güçlü destek verildiği zamanlarda bile ABD, İsrail’in işgalci ve katliamcı politikalarına BMGK’da ‘veto’ hakkını kullanmakla destek verdi.
Ancak bu kez, bir Cumhuriyetçi Başkan;
İlk kez bu kadar uluslararası hukuku, kurumları ve anlaşmaları yok sayıyor, kendi kararlarını uluslararası hukuk, kurum ve anlaşmaların üstüne koyuyor!
***
ABD’nin adım adım uygulamaya koyduğu bir politika var: “Ya benim kurallarıma uyarsınız, ya da sizi cezalandırırım!”
Bunun ilk işaretini üç dönem önceki başkan W. Bush vermişti: Ya bizimlesiniz ya da düşman!
Onun gerekçesi 11 Eylül 2001’den sonra başlattığı ‘terörle mücadele’ydi.
Ve terörle mücadelenin kurallarını da Bush belirliyordu!
Bu süreç Bill Clinton ve Barack Obama döneminde de devam etti.
Clinton Bosna soykırımında tek başına kararlar aldı; Avrupa arkasına takıldı.
Obama Alman, Fransız ve İngiliz şirketlerine milyarlarca dolar ‘ceza’ kesti.
Hiçbirinin sesi çıkmadı, ödediler!
11 Eylül saldırılarından Suudi Arabistan’ı sorumlu tuttu; her bir ABD vatandaşının tazminat davası açabileceğine dair ‘kanun’ çıkardı.
S.Arabistan’la birlikte BAE ve Bahreyn’i İslam Dünyası’ndan ayırdı; ‘ABD-İsrail İttifakı’nın destekçisi haline getirdi.
Ne Arap dünyasının ne de Avrupa’nın sesi çıktı!
Bütün bu süreçte İsrail, Filistin topraklarını işgalini ve Filistinliler’i katletmeyi sürdürdü.
ABD, İsrail aleyhine bütün kararları veto etti, Avrupa sustu!
***
Tek bir ülkenin sesi gür çıktı.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin halkından, gençliğinden gelen sesi BM kürsüsünden dünyaya haykırdı: “Dünya 5’ten büyüktür!”
Avrupa’da İngiltere ve Fransa da o ‘5’in içindeydi;
Duymazdan geldiler…
***
Avrupa ilk kez ‘işin ucunun artık kendisine dokunduğunun’ farkında.
Trump, Kudüs kararına karşı çıkan ülkeleri ‘paralarını kesme ve cezalandırma’ ile tehdit etmişti; bugün de İran kararına karşı çıkanları ‘aynı yaptırımları uygulamakla’ tehdit ediyor.
Bir kararla, İsrail’in Filistin’i, Kudüs’ü işgale devam etmesine, Filistinlilerin katledilmesine neden oluyor.
Dünyanın kaderi bir kişinin iki dudağı arasında mı kalacak?
Avrupa Birliği, Kudüs kararına karşı ortak bildiri açıklamaya çalıştı, başaramadı.
Zira ‘oybirliği’ gereken bildiri için 3 ülke imza vermedi; Çekya, Romanya, Macaristan.
AB’nin tarlası da ABD tarafından ‘önceden sürülmüş’…
Tıpkı, Arap Dünyası’ndaki 3 ülke gibi.
***
Türkiye tavrını yıllar önce koymuştu: Dünya 5’ten büyüktür.
Şimdi Avrupa bir kararla karşı karşıya: Dünya 1’den büyük müdür?
Avrupa ya ABD-İsrail İttifakı’nın boyunduruğuna girecek ya da yeni bir dünyanın kurulmasına ve ABD’nin ‘hak ettiği kadar’ yer almasını sağlayacak.
Türkiye de Avrupa’nın bir parçası olmaya devam edecek…
Aksi halde herkes kendi yolunu ve müttefikini seçecek.
Bu en tehlikeli seçenek…