Siyasi tarihimizde, güçlü liderlerin partileri ne kadar güçlü olursa olsun “lider gider, parti biter” gerçeği hiç değiştirilemedi.
Kurulur ve büyürler, tek başına iktidara gelirler, çok önemli reformları gerçekleştirirler. Ancak, aile şirketleri gibi liderini kaybettikleri andan itibaren partiler de inişe geçer, bir süre sonra da partiler mezarlığına giderlerdi.
Artık yeni bir “lider” doğup, yeni bir parti kuruncaya kadar geçen istikrarsız, bazen yamalı yönetim dönemlerinde krizler sıraya girer, ülke güçlü lider döneminde kazandığı her şeyi kaybederdi.
Bu, bizim defalarca yaşadığımız bir kısır döngüdür.
Oysa ülkeler yap-boz oyunlarıyla değil, aynı hedefe kilitlenmiş güçlü kadroların bayrak yarışıyla ilerler. Bu da kökleşmiş siyasi partilerle mümkündür.
ABD’yi yöneten iki partinin biri 163, diğeri de 189 yaşındadır.
“Bizde de 98 yaşında CHP var” diyenler olabilir ama bendeniz, “gelişmiş ülke” hedefine, farklı yollardan gitmeye çalışan partilerden bahsediyorum.
Ayrık otları temizlenecek
Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki AK Parti 2002’den itibaren, bütün engellemelere rağmen çok önemli bir kalkınma hareketini gerçekleştirmiş, demokrasi kalitesini ve insan hakları çıtasını oldukça yükseltmişti.
Ancak, 17 Ağustos 2014’te Köşk'e çıkan Erdoğan’ın Anayasa gereği ilişkisini kesmesinden sonra AK Parti için de o kaçınılmaz “kanser” dönemi başlamıştı.
Nitekim bu sürecin getirdiği 7 Haziran hezimeti, bazı AK Partililer tarafından bile “o kaçınılmaz sonun başlangıcı” olarak telakki edilmişti.
İşte 16 Nisan’daki değişiklik, AK Parti’yi o değişmez akıbetten kurtarmıştır.
Sayın Erdoğan’ın kesintisiz olarak devam eden doğal liderliğine rağmen AK Parti’nin, 27 Ağustos 2014 tarihinde bıraktığı AK Parti olmadığı bir vakıadır.
Bu dönemde oluşan ayrık otları, Erdoğan başkanlığında yapılacak olağan kongre sürecinde temizlenecek, tazelenen 2002 ruhu üzerine kurulacak yeni stratejilerle yola devam edilecektir.
İlk parlamento seçimleri için adayların belirlenmesiyle tamamlanacak olan bu süreçte çok önemli temizlikler yapılmış olacaktır.
Yüzde 51.4’ün sırrı
Bu “Evet” oranı aslında çok anlamlıdır.
Halk hem sunulan teklifi onaylamış hem de AK Parti’yi masaya yatırıp narkozunu vermiş ve Sayın Erdoğan’a “Hasta, ameliyata hazır” demiştir.
Yüzde 55-60 “Evet” oyu alan bir AK Parti’de, özellikle FETÖ temizliği yapmak hiç de kolay olmayacaktı.
“AK Parti’de FETÖ var mı”sorusunun bile anlamsız olduğunu düşünüyorum.
15 Temmuz’dan sonra yaptığı bir değerlendirmede, “17-25 Aralık darbe girişiminden sonra her şey ortadayken, birçok arkadaşlarımız yine inanmıyordu. 'Bunlar böyle şey içine girmez. Etmeyin' diyorlardı. Hâlâ inanmayanların da olduğunu biliyorum. Hâlâ maalesef bakıyor ama görmüyor olanları da görüyorum” demiştir.
O günden bu yana AK Parti’de herhangi bir temizlik yapılmadığına göre, “Hâlâ inanmayanlar var” cümlesi bugün de aynen geçerlidir.
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı dünkü AK Parti Genel Merkezinde yaptığı konuşmada bu örgütün görülmemiş takıye yeteneğinden bahsetti.
Önümüzdeki dönemde parti teşkilatında ve yerel yönetimlerde önemli düzenlemelere şahit olabiliriz.
Bu temizlik, birkaç FETÖ’cünün uzaklaştırılmasından çok daha anlamlı bir gelişme olacaktır.
FETÖ’ye kalkan olanların bahanesinin de ortadan kalkması ile birlikte, mücadelenin en güçlü iradesinin, icranın başına geçmesiyle de dünya FETÖ’ye cehennem olacaktır.
İşte, ilk seçimlerden sonra, ayağındaki bütün vesayet kelepçelerinden kurtulmuş bir lider ile FETÖ kamburunu sırtından atmış ve 2002 ruhuna dönmüş bir AK Parti Türkiye’yi uçuşa geçirecektir.
Dün atılan adım bu sürecin başlangıcıdır.