Hiç lafı eveleyip gevelemeden diyeyim: O gün Taksim’de hayasız ve şirret pankartlarla Erdoğan düşmanlığını varlık nedenlerine dönüştüren güruhun başını çekenler ezan düşmanıdırlar. Daha doğrusu ezanla sembolleşen değerlerin tümüne düşmandırlar. Mitingi düzenleyenlerin zihniyeti ortada. Organize eden asıl aktörlerin durduğu yer herkesin malumu.Perde gerisinde yürüyüşün asıl tertipçileri olduğunu bildiğimiz kimi isimlerin yakın geçmişte ezana ve ezanla özdeşleşmiş kutsallara nasıl ağız dolusu sövgülerde bulunduklarını bilmem hatırlatmama gerek var mı?
CHP’den milletvekili yapılarak ödüllendirilen Sera Kadıgil’in konuyla ilgili sözleri arşivlerde duruyor. İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun durduğu yer de sır değil. HDP adına yürüyüşe katılan Türk solunun en sekter ve iflah olmaz isimlerinin zihniyetleri de herkesin malumudur. O yürüyüşte en ön saflarda arz-ı endam eden malum kadın siyasetçilerin zihniyetleri ortada iken bu güruhun ezanla hiçbir sorunu olmadığını söylemek aklımızla alay anlamına gelir. O yürüyüşte bulunan herkesin ezanla sorunlu olduğunu söylemek nasıl doğru değilse o güruhun başını çekenlerin, daha doğrusu o yürüyüşün perde gerisindeki asıl aktörlerinin ezana karşı olmadıklarını söylemek de bir o kadar doğru değildir. Dün kendi devr-i iktidarlarında “Ezanı Türkçeleştirenler”in bugün düşmanlıklarını ezan üzerinden sürdürmelerini anlamak hiç de zor değil. Bu düşmanlık Erdoğan düşmanlığı eksenine oturtulmuş bulunmaktadır. Çok açıktır: Ezana saldıran o azgın güruhun Erdoğan düşmanlığı sıradan bir siyasi muhalefet anlayışıyla açıklanabilecek bir durum değildir. Batı’daki Erdoğan düşmanlığı hangi eksene oturuyorsa içerdeki Mankurtların Erdoğan düşmanlığı da o eksene oturuyor.
Şunu demek istemiyorum: Erdoğan’a muhalefet eden herkes ezanla sembolleşen değerlerin düşmanıdır. Kimse öküzün altında buzağı arayarak sözlerimi buraya çekmesin. Dediğim gayet açıktır: O güruhun başını çeken zihniyet mensuplarının Erdoğan düşmanlığının temelinde asıl bu milletin ezanla özdeşleşmiş değerlerine ve mukaddesatına düşmanlık vardır. Taşınan pankartlardaki ifadeler ve kimlik bildirimleri bunun apaçık bir göstergesidir. Hiç kimse “Yok videoları izledim, orada polisin yasakçı tavrı ıslıklanırken veya yuhalanırken ezanın okunduğu anlaşılmadı!” demesin. “O yuhalamalar ve ıslıklar ezana yönelik değildi. Bakınız o yürüyüşte başı kapalılar da vardı” gerekçesi üzerinden maval okumasın. Cumhurbaşkanımızın eleştiri konusu yaptığı şey, o güruhun başını çeken aktörlerin ve tertipçilerin zihniyet eleştirisidir. O an orada bulunanların içinden az bir kısmının ezana yönelik bir tepkilerinin olmadığı/olamayacağı iddiası, asıl büyük kitlenin ezandan duydukları rahatsızlığı nasıl hayasızca ortaya koydukları gerçeğini örtbas için kullanılırsa bu durum bir başka algı operasyonuyla karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Nitekim bu iddia üzerinden Cumhurbaşkanımızın olmayan bir şeyi olmuş gibi göstererek halkı kin ve nefrete teşvik ettiği suçlamasına muhatap kılınması bu kirli tezgâhın bir ürünüdür. Bu çirkin tertip dolayısıyla sağduyuyu elden bırakmamak ne denli gerekliyse Erdoğan düşmanlığının dibinde yatan asıl gerçekliğin ne olduğunu deşifre etmek de bir o kadar gereklidir.
Provokasyonlara gelmeyeceğiz lakin tavrımızı da mertçe koyacağız, vesselam...
Hiç kimse kendi sahasını terk etmemeli
Herkes bulunduğu yerde sahayı tahkim etmeli. Başka yerlerde vakit tüketenleri gördükçe üzülüyorum. Sanki kendi illerini ve ilçelerini sağlama almışlar da başka yerlerde arz-ı endam ediyorlar. AK Parti’ye oy veren seçmenlere veya AK Parti’yi destekleyen STK’lara yönelik faaliyetleri vakit varken sonlandırmalıyız diyorum.
Hiç kimsenin uğramadığı garip guraba evlerine girip oralarda diz çökmeli ve başka partilere oy veren/vermeyi düşünenlere yönelik faaliyetlerde yoğunlaşmalıyız diyorum.