Tolstoy Anna Karanina adlı romanının başlangıcında “mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır” derken yanılıyordu. Mutluluğun da mutsuzluk kadar değişik formları var.
Mutlu eşlerin bir formu aralarındaki güçlü olumlu duygular üzerinden geliyor. Birbirlerine aşık veya güçlü sevgi duyuyorlar. Diğer bir form, aile üzerinden yürüyor. Birlikte kurdukları aile onların mutluluklarının kaynağı. Kendi aralarında yaşadıkları yakınlık ile çocuklarıyla kurdukları bağ birleşip birliktelikleri perçinleşiyor. Başka bir formda ise yaşamdaki dayanışma üzerinden işleyen ama içinde bireysel sevgi ve aile olma unsurları da eklenmiş oluyor. Bir başka formda ortak değerler, inançlar üzerinden bağlanma oluşmuş oluyor. Yani her bir mutluluk formunda bir element baskın iken diğerleri bir unsur olarak katılıp her biri kendine özgü bir “mutluluk alaşımı” oluşuyor.
Mutsuzluklarda aslında benzer şekilde işliyor. Ana roldeki bir faktör, mutsuzluğa katkı sağlayan diğer faktörlerle karmaşık bir ve dinamik bir etkileşimle kendine özgü bir alaşım oluşturuyor. Sonunda özgün bir mutsuzluk formu oluşuyor.
Evliliklerdeki mutluluğun bilim dili
Edebiyatın diliyle bilimin dilini birbirine karşıt hale getirmek yanlış. İkisinin de imkanları ve kısıtlılıkları var. İkisini bir arada kullanmak olup biteni anlamak konusunda bizi güçlendirir. Sadece edebiyatın diline veya sadece bilimin diline sıkışmak, olup biteni eksik anlamaya sebep oluyor.
Aile ve eş ilişkisi üzerine bir yüzyıldır bilim diliyle çalışanlar, mutlu veya mutsuz ilişkilerdeki ortak özellikleri sınıflamaya çalışıyorlar. Mutluluk veya mutsuzluğun mutlak formüllerini kimse bulamasa da mutluluğu veya mutsuzluğu etkileyen faktörleri veya mutsuzluk veya mutluluğun göstergelerini ortaya koymada başarılılar.
Evliliklerdeki risk faktörlerini veya koruyucu faktörleri sınıflayabiliyoruz. Örneğin fakirlik, evlilikleri olumsuz etkilerken, dindarlık evlilikleri olumlu etkiliyor. Fakat bu bilim dilini doğru anlamak gerekli. Fakirlik de dindarlık da ancak ortalamaları etkiliyor. Çünkü mutlu evlilikler zenginler arasında da var fakirler arasında da. Şehir de de var köyde de. Batı’da da var Doğu’da da. Dindarlarda da var dindar olmayanlarda da. Çünkü kişiler arasındaki ilişkiyi dış faktörlerden daha fazla iki kişi arasındaki ilişkinin niteliği belirliyor.
Mutsuzluğun aşırı temsili
Kötü, mutsuzluk ve acının televizyon ekranlarında, internet mekanlarında, gazete sayfalarında temsil edilme oranı iyi, mutluluk ve neşeye göre onlarca kat daha yüksek. Bu hal kötü, mutsuzluk ve acının gerçek dünyada onlarca kat iyi, mutluluk ve neşeden yüksek olmasından kaynaklanmıyor. Aslında ikisi de gerçek hayatta var. Ama bizim kurduğumuz düzen kötü olanı, mutsuzluğu ve acıyı ön plana çıkarmak üzerine kurulmuş. Bu düzenin reyting dışı sebeplerinden biri bizim zihinsel tembelliğimiz ve yaratıcı düşünmedeki beceriksizliğimiz. Çünkü kötü, mutsuz ve acı kendiliğinden ortaya yayılırken; iyi, mutlu ve neşeyi bizim bulup göstermemiz gerekiyor. Örneğin mutsuz eşlerin çıkardığı gürültü ve şiddet haberlere, sabah programlarına ve gazetelerin üçüncü sayfalarına kendiliğinden yansıyor. Halbuki mutlu eşler kendi dünyalarında güzelce yaşıyor. Hatta uzatılan mikrofon veya gösterilen kameralar huzurlarını bozar diye kaçıyorlar.