Haber ajansları Doğu Guta’nın tümüyle Esed rejiminin kontrolüne geçtiğini duyururken şehirden de genel ve güncel fotoğraflar geçtiler.
Gün ışığı altında bile hiçbir hayat belirtisi taşımayan, yıllardır binlerce kez bombalanmanın neticesinde kül altında, grinin tek tonunda bir şehir. Evlerin kapıları pencereleri patlamış, kara deliklere dönmüş gözleri...
Yaşadıkları korku, açlık ve ilaçsızlık yetmezmiş gibi bir de aldıkları hava Rejimin attığı kimyasallarla zehirlenince ağızları ve gözleri kocaman açılan çocuklar gibi...
O korku ve acı dolu gözler birer kara delik, dünyayı yutuyor şimdi. Yutsun! Eğer bir çocuk, hava dahi alamıyorsa ve bunu yapan katili durduramıyorsa dünya, o dünya batsın zaten.
***
Doğu Guta aylardır yoğun saldırı altında. Esed beş yıldır abluka altında tuttuğu Doğu Guta’ya Astana’da çatışmasızlık bölgesi ilan edilmiş olmasına rağmen saldırıyordu. Rusya Esed’i durdurmuyordu ve bugün aniden dehşete düşen ABD, Fransa ve İngiltere hiç oralı olmuyordu.
Daha Şubat’ta üç gün içinde 300’den fazla sivili öldürdü Esed. Son üç ayda öldürülenlerin sayısı çoktan bini aştı.
Katilin öldürmek için kullandığı silahlar arasında havan toplarının, varil, vakum ve misket bombalarının yanı sıra kimyasal gazlar da var. Savaşın başından beri 46 kez zehirli gaz kullanmış Esed.
Ama Doğu Guta-Duma’da çoğu çocuk en az 78 kişiyi öldürdüğü son kimyasal saldırısı aniden büyük bir hassasiyet, benzeri görülmemiş bir insani duyarlılık oluşturdu, önceki katliamlara zerre ilgi göstermemiş ABD, Fransa ve İngiltere’de.
ABD Başkanı Trump tivit atıp Esed’e hayvan, Rusya’ya “hazır ol, füzeler geliyor!” deyiverince dünya alarm verdi. ABD’nin bir süredir yoğun temas ve dayanışma halinde olduğu Fransa ve İngiltere Trump’a “sakin ol patron” demek yerine olası saldırısına destek attılar.
Ama Rusya kimyasal saldırı iddialarını ısrarla reddediyor, bölgeden gelen görüntüler kurmaca diyor. Sanki Esed’in sicili belli değilmiş, kendi geniş karnı buna müsait değilmiş gibi. BM’den ekip gelsin incelesin diyor. Trump’ın tehditlerini ise alttan alır havası yok.
***
Soğuk Savaş Dönemi’ni bitiren ABD-SSCB arasındaki “yıldız savaşları” rekabetinden beri ilk kez üçüncü dünya savaşını konuşuyor dünya, yakın tehlike olarak. Gerçi Trump’ın o ilk heyecanından eser yok şimdi. ABD tansiyonu tedrici olarak düşürecek gibi.
Trump’ın duyurduğu 24 ya da 48 saatlik süre çoktan doldu. Trump tuttu, “süre vermedim ki” dedi, Beyaz Saray da ABD Başkanının Ulusal Güvenlik Konseyi’yle yaptığı Suriye konulu toplantıdan nihai kararın çıkmadığını bildirdi, falan.
İş nereye varır, bazı tahminler ötesinde kimse bilmiyor, öngöremiyor. Ama bu defa ne olmuştu da iş bu noktalara geldi, işte o net.
***
Daha geçen hafta Batı’yı hoplatan fotoğraf İstanbul’dan geçildi. Astana sürecinin üç garantör ülkesini temsilen Erdoğan, Putin ve Ruhani Suriye’de siyasi çözüm için mühim kararlar aldılar.
“Dostlar çözüm arayışında görsün” konseptli Cenevre Görüşmeleri çöp oldu. ABD’nin şahsında Batı masadan dışlanıp saha kurgusu bozulurken bölge ülkeleri aldıkları inisiyatifte güç ve kararlılık artırdı.
Üstelik Türkiye, kendi güvenliği ve menfaatlerini önceleyip ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki petrol yatakları üzerine kurulmak için kurguladığı PKK devletçiğini tarumar edince ve bir de Batı’yı dengeleyecek şekilde Rusya ile S400 ve nükleer santral işine girince, iş değişti.
Kovboy çareyi kurulan masaları dağıtmak, sahayı yeniden karıştırmakta buldu.
***
Türkiye ne yapar peki? Konjonktüre göre ilkelerini ve hedeflerini değiştirmiyor Türkiye. Suriye savaşı başladığından beri PKK ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerine de, Esed rejimi ve işgalci İsrail gibi terör devletlerine de, terörist ihraç edip besleyen İran, ABD gibi devletlere de en net tutumu sergiliyor. Siviller için merhametli, teröristler için şiddetli, devletler için ahlaklı ve rasyonel politika izliyor.
Diğerleri savaş düzeni alıp kendi menfaatlerince cepheleşirken de taraf olmak zorunda değil Türkiye. Bilakis arabuluculuk yapabilir.
Doğru taraf Türkiye’dir.