Artık hiçbir ülkenin siyasi üst yapısı, sadece o ülke vatandaşları tarafından belirlenmiyor. Bir yandan ekonomik ve sosyolojik açıdan içe kapanmacı, milliyetçi ve korumacı eğilimler artarken öte yandan kimlerin iktidarda olacağına başka ülkelerin karışabiliyor olmaları, küreselleşmenin geldiği noktayı gösteriyor.
Bazı ülkelerde seçmen oy kullanıp tercih yapıyor yapmasına ama tercihleri etkileyecek koşullara başka ülkelerden fazlasıyla müdahale yapılabiliyor. Bu çerçevede Trump’ın seçilmesine Rusya’nın sağladığı katkı ile Almanya seçimlerine yine Rusya’nın Merkel aleyhine kampanyayla dahil olduğu iddiaları örnek verilebilir.
Bazı ülkelerde ise kamuoyu falan oluşturmakla uğraşmayan devletler, doğrudan hedefteki lideri değiştirme yoluna gidiyorlar. Ya Suudi Arabistan ve Brezilya’daki gibi post-neo darbe denecek türden dokunuşlar yapılıyor, ya Irak ve Libya’daki gibi doğrudan askeri müdahaleler oluyor, ya da Mısır ve Türkiye’deki gibi klasik askeri darbe yöntemleri uygulanıyor. Kamuoyunu yönlendirme yöntemi konusundan Rusya sorumlu tutulurken doğrudan müdahaleler ve askeri yöntemlerde ABD baş şüpheliler arasında yer alıyor.
Ancak anlaşılan trene Çin de dahil olmuş.
Önce darbe, sonra istifaya zorlama
Zimbabve’de geçen hafta bir askeri darbe yaşandı. Bu darbe de her ne kadar klasik askeri darbeler gibi olduysa da, çağımızın gereği bazı değişik durumlara sahne oldu.93 yaşındaki Devlet başkanı Mugabe, 1987’den beri iktidarda. Geçtiğimiz günlerde, başkan yardımcısını görevden aldı ve yerine eşini başkan yardımcısı yaptı.
Bu olay, bardağı taşıran damla oldu ve asker müdahale etti, Mugabe’yi ev hapsine aldı. Ancak nasıl bir darbeyse bu, Devlet başkanı görevden alınmadı, istifaya zorlandı. Ayrıca ev hapsindeyken hem bir diploma törenine katılabildi, hem de televizyona çıkıp ulusa sesleniş programı yaptı. Devlet başkanını görevden almak yerine istifaya zorlamak Zimbabve kamuoyunun müdahaleyi meşru bulması için denenmiş bir yöntem olabilir. Ya da “biz bir şey yapmadık, başkan ayrıldı” diyebilmek içindir.
Mugabe ise üzerindeki askeri baskıya rağmen koltuğunu bırakma konusunda pek aceleci davranmıyor. Müdahaleden beri bir istifa mektubu taslağı üzerinde çalıştığı açıklandı. Nasıl bir mektupsa artık, yaza yaza bitirememiş olmalı.
Anlaşılan Zimbabve Devlet başkanı zaman kazanmak istiyor. İstediği zaman muhtemelen gelip birilerinin kendisini kurtarması için değil, sığınacak ülke bulmasıyla ilgilidir.
ABD mi, Çin mi?
Mugabe’ye müdahale yapılmadan bir kaç gün önce Çin’den gelen askeri bir heyetin Zimbabve ordu yetkilileriyle uzun görüşmeler yaptığı basına yansıdı. Bu çok şaşırtıcı değil, zira “Batılı” ülkelerle” yaşadığı sorunlar nedeniyle çok uzun zamandır Çin ile yakınlaşan Zimbabve’nin Çin ordusu ile bağları epeyce sıkı. Ayrıca Çin birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi Zimbabve’de de bir çok sektörün neredeyse tek sahibi.
Mugabe’nin artık ülkeyi yönetme iradesini kaybettiği, muhalefeti yönetemediği, dolayısıyla Çin yatırımlarının da tehlikeye gireceği gerekçesiyle Çin’in 'telkiniyle' bu işe kalkışıldığı düşünülebilir. Ya da hazır Zimbabve’de Mugabe karşıtlığı artmışken Çin etkisini kıracak bir değişikliği yapıverelim diyen başka bir ülke duruma dahil olmuş da olabilir. Şimdilik ihale Çin’in üzerine kalmış gibi gözüküyor, zira Trump ABD’sinin Mugabe’nin zayıflığından yararlanarak ince bir darbe planı yapabileceği taraftar bulan bir görüş değil.