Hadsiz, hukuksuz ve son derece küstah bir meydan okumaya karşı devletin başı, cumhurun başkanı olarak Tayyip Erdoğan'ın aldığı tutum sayesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliğini bir kez daha kabul ettirdi tüm dünyaya.
Bilindiği gibi aralarında ABD, Fransa ve Almanya'nın da bulunduğu 10 Batılı ülke büyükelçiliği -New York Times'ın haberine göre Biden'ın yönlendirmesiyle- diplomasi tarihine geçecek bir skandala imza atmış ve ortak bir metinle -Gezi ve 15 Temmuz darbe girişiminden dolayı- yargılanan Osman Kavala'nın 'derhal' serbest bırakılmasını istemişti.
Sömürge valisi gibi davranma cüretini kendilerinde gören bu elçilere hadlerinin bildirilmesi gerekiyordu. Cumhurbaşkanı bunu yaptı!
Eskişehir'deki programında büyükelçilerin "persona non grata" ilan edilmesi için Dışişlerine talimat verdiğini söyledi.
Tam da halk tarafından seçilmiş, devletin egemenliğini, milletinin izzetini nefsini çiğnetmeyecek bir cumhurbaşkanının yapması gerekeni yaptı Cumhurbaşkanı.
Mesajı açık, güçlü ve netti.
Türkiye'nin aldığı tutum sadece onurlu bir tutum olarak değerlendirilmemeli. Aynı zamanda hem rasyonel siyaset açısından güçlü ve öngörülü, hem de hukuki açıdan sağlam dayanağa sahip.
Zira yargının bağımsızlığı anayasal olarak güvence altındadır. Anayasanın 138'inci maddesine göre, "hakimlerin görevlerinde bağımsız oldukları, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verdikleri, hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı" söylenir.
Ayrıca 1961 tarihli "Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi" başlıklı konvansiyon yabancı misyonların tesisini ve çerçevesini belirleyen. Şöyle diyor Viyana Konvansiyonu bu konuda:
· "Kabul eden Devlet, herhangi bir zaman ve kararının gerekçesini açıklamak zorunluluğunda olmaksızın gönderen Devlete, misyon şefinin veya misyon Diplomatik kadrosunun herhangi bir üyesinin istenmeyen şahıs (Persona non grata) olduğunu veya misyon kadrosunun herhangi bir başka üyesinin kabule şayan olmadığını bildirebilir. Bu takdirde gönderen Devlet, duruma göre, ilgili şahsi geri çağırır veya misyondaki görevine son verir."
· "Gönderen Devlet bu maddenin 1.fıkrasında kayıtlı yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddeder veya makul bir süre içinde yerine getirmezse, kabul eden Devlet ilgili şahsı misyonun bir üyesi olarak tanımayı reddedebilir."
· "Kabul eden devletin kanunlarına ve nizamlarına riayet etmek, ayrıcalıklarına ve bağımsızlıklarına halel gelmeksizin, bu gibi ayrıcalıklardan ve bağışıklıklardan yararlanan her şahsın görevidir. Anılan devletin iç işlerine karışmamak da bu şahısların keza görevidir".
Zaten Cumhurbaşkanının kararlı ve haklı tavrından sonra buradan yürüyemeyeceklerini, Viyana Konvansiyonunu hatırladı, birdenbire.
Yine ABD Büyükelçiliğinin başı çekmesiyle diğer 9 devlet büyükelçisi 41. maddeye bağlılık vurgusu yaparak -aslında sürünerek- geri adım attı!
Elçiler bu metne bağlı kalmayı taahhüt ederek geliyorlar zaten başkente göreve.
Türkiye üzerinde tahakküm kurmak, bağımsız Türk mahkemelerine talimat vermek ve Türkiye siyasetini ezmek için muhtıra gibi yaptığı küstahlığa yeltenen on batı ülkesinin büyükelçisi -ki aralarında ABD, Fransa ve Almanya da var- bu kararlı tutum karşısında sürünerek geri adım attı.
Üstelik Dışişleri kaynaklarından öğrendik ki bu "geri adım" ABD Büyükelçiliğinin öteki büyükelçiliklerle görüşmesiyle gerçekleşmiş.
New York Times'ın haberi üzerinden devam edersek, geri adım kişi ABD Başkanı Biden, diyebiliriz.
Türkiye'nin hukukunu da onurunu da koruyan Cumhurbaşkanımıza, onun arkasında sapasağlam duran milletimize helal olsun!
Böyle bir günde bile "gözünün üstünde kaşın var" deyip iktidarı eleştiren, yıllarca Türk Dışişlerinde çalışıp emekli olduktan sonra muhalefete de yazıklar olsun!