Türk toplumunda din ve siyaset alanları hemen herkesin destursuz girdiği iki alandır.
Siyaset herkesin konuştuğu, icraatları eleştirip takdir ettiği bir alan olsa da siyaset alanı resmen dolu olduğu için bu alandaki tartışmanın topluma pek zararı yoktur.
Nihayetinde partiler orada,yöneticileri orada hükümet orada, tartışmaların siyasete hiçbir zararı yoktur.
Hakaret içermediği sürece de kimseye bir zararı olmaz.
***
Oysa din alanı öyle değil. Otorite boşluğu var.
Özellikle de canlı yayınlarda akademik düzeydeki dini tartışmalar, toplumu inancı hakkında dini hakkında, şüpheye düşüren ve topluma zarar veren tartışmalardır.
Kuran ve Hz. Peygamber sünneti hakkındaki ilmi meclislerde yapılması gereken ama canlı yayında ulu orta yapılan tartışmalar, konunun uzmanı olmayan Müslümanları tereddüde ve şüpheye sevk etmektedir.
Misyonerlerin ve din düşmanlarının yapamayacağı tahribatı canlı yayında ilmi tartışma yapan ilahiyatçılar yapmaktadırlar!
***
Söylediğim gibi bu tür tartışmalar ilim meclislerinde, akademik ortamlarda tartışılabilir/tartışılmalıdır.
Ama bunu canlı yayında yapıldığı zaman dinleyenleri/seyredenleri olumsuz etkilemektedir.
Uzman olmayan Müslümanın yapması gereken ehl-i sünnetin muteber bir akaid kitabından dinin inanç esaslarını ve bir ilmihalden namaz oruç helal ve haramlar gibi konuları öğrenip ihlasla inanmak ve amel etmektir.
Çünkü bu akaid ve ilmihal kitapları 1400 yıllık birikimin eseridir. İlim ehlinin Kuran’ın bütün ayetlerini ve Hz. Peygamberin bütün uygulamalarını, ulemanın bütün değerlendirmelerini gözden geçirmiş, elemiş, taramış ve Müslümanın önüne kolayca anlayıp amel edeceği şekilde koymuştur.
***
Kuran ve hadis okumaya elbette karşı değiliz. Ama siz uzmanlığı bulunmayan Müslümanlara nasıl namaz kılacağını, nasıl oruç tutacağını ve diğer konuları açınKuran’dan öğrenin, hadisten öğrenin derseniz, bu zahirde kulağa hoş gelen ama gerçekte Müslümanı zora sokan yokuşa süren bir söylemdir.
Kuran’dan sünnetten hüküm çıkarmak, tarladan domates toplamaya benzemez.
İşin uzmanı olmadan yani metedolojisini bilmeden, ahkam ayetlerinin bütününü ve yüzbinlerce hadisin tamamını okuyup anlamadan aradaki farklılıkları kavramadan kimse hüküm çıkaramaz. Ehil olmadan çıkarmaya çalışanların çoğu kafasına göre yeni bir din ihdas etmiş olur. Ondan sonra çakma mehdiden çakma mesihden ve kurtarıcıdan başımızı alamayız.
***
Tıpkı doktorun yazdığı reçetedeki ilaçları aldığımızda acaba bu ilaçlar hangi maddelerden yapılmış, şunun fabrikasını öğreneyim, kim imal etmiş ona bakayım demeden kullandığımız gibi ehl-i sünnetin muteber akaid ve ilmihal kitaplarının verdiği reçeteyi alıp günlük hayatımızı dinimize göre idame ettirmeliyiz.
Çünkü her Müslümana farz-ı ayn olan yani mutlaka yapması gereken,Müslümanca yaşayabileceği düzeyde dini bilgi sahibi olmaktır. Tefsirde, fıkıhta, hadiste ve diğer dini ilimlerle uzmanlık farz-ı kifayedir. Hangi ayetin nasıl anlaşılacağı hangi hadisin derecesi ve anlamı, hukuk ve diğer ilmi konular uzmanların işidir.
***
Söz biraz uzadı demem o ki, dini program yapan televizyonlarımız konuları ve konukları seçerken Müslümanın imanını takviye edecek konu ve konuklar seçmeli, programı dinleyenlerin/seyredenlerin kafası karışmamalı, huzur bulmalıdır.
Reyting uğruna hassas dini konuları gündeme getirip bir takım aykırı fikirleri ekranlara taşımak, kimse kusura bakmasın dini reytinge alet ettikleri için din istismarıdır.
Reyting uğruna müminleri dinlerinde şüpheye düşürmek mümin işi olmasa gerek!
‘Fitne uykudadır’, uyandırmamak lazım!