Bu tespit bir önceki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez hocaya ait. Diyanet tarihinin en başarılı başkanlarından biri olan Görmez hoca şimdilerde bir enstitüyü hayata geçirmenin gayreti içinde.
İslam Düşünce Enstitüsü. (İDE)
Bence Arapçası (Ma’hedu’t-Tefekkuru’l-İslamî) daha anlamlı.
Düşünceye Arapça’da fikr kelimesi tekabül eder. Oysa hoca bana tefekkür kelimesini özenle seçtiklerini söylemişti. Tefekkür fikirden daha güçlü bir anlam ifade eder. Tefekkür ‘iyice düşünme, kafa yorma’ fiilinin mastarıdır.
Düşünmeyi kaybolmuş bir fariza olarak değerlendiren Görmez hoca, ‘Gayemiz, kendimiz halimiz ve istikbalimiz üzerinde yeniden düşünmek, ilim ve tefekkür hayatımıza mütevazi bir katkı sunmaktır’ diyor.
***
Biz Müslümanlar genel olarak sadece geçmişimizle övünüp kendimizi avutarak düşünmeyi bıraktığımız için günümüz ve geleceğimizle ilgili İslami projeler ve çözümler üretemiyoruz.
Kültürel, sosyal, ekonomik, siyasal ve kalkınma konularında günümüzü yakalamakta ve geleceğimize ışık tutmakta çok ama çok yetersiz bir durumdayız.
Eğitimden aile hayatımıza, sanattan mimarimize, ekonomiden kalkınma projelerimize kadar neredeyse tüm alanlara İslam’ı yansıtamamanın sıkıntısını çekiyoruz.
Çünkü esası kaybetmişiz, şekilde kaybolmuşuz. Onun için de Görmez hocanın dediği gibi, ‘Dindarlığımız da gösterişin kurbanı olmuş!’
***
Çok şükür insanımız inanıyor. Ama usul ve esastan mahrum şovmenlerin etkisiyle kimi müminler yeni bir fırka olarak tezahür ediyor. Karşımıza bambaşka bir din anlayışıyla çıkıyor.
Farklılığın rahmet olması gerekirken maalesef ithamlar ötekini tekfire kadar varıyor!
Bir olup dayanışma içinde ümmetin problemlerine çözüm aramak yerine kendisi gibi düşünmeyenleri karalayanlar genel olarak ilmî usûl (metedoloji) ve esastan uzak olan oluşumlardır. TV ekranlarına kadar taşınan benzer tartışmalar da maalesef İslam karşıtlarına malzeme üretmekten öteye geçmiyor.
Görmez hoca bu yüzden İDE’nin klasik bilgi aktarımından ziyade usul ve makâsıd eksenli çalışmalar yapacağının altını çiziyor.
Diyor ki: ‘Bizi birleştirmeye gelen din, gelişigüzel yorumlarımızla ayrıştırıyor. İlimden hikmetten ve ihtilaf ahlakından yoksun bu tartışmalar bana medeniyetlerin çöküş ve çözülüş dönemi dini tartışmalarını hatırlatıyor.’
***
Aslına bakılırsa Türkiye’de 106 ilahiyat fakültesi, on bin civarında ilahiyat hocası var. Ama İslam dünyasında bu ilahiyatların ve hocalarının esamisi okunmuyor. İslami ilimlerle alakalı Arapça ve İngilizce yayınlanan eserlerin arasında Türk müelliflerin sayısı yok denecek kadar az.
Görmez hoca bu soruna şöyle parmak basıyor: ’Üniversitemiz evrenselleşemedi, ilahiyat eğitimimiz ise üniversiteleşemedi. Bu sebeple bütündünyaya hitap eden âlim, mütefekkir, bilim adamı yetiştirme noktasında ciddi sorunlarımız var.’
***
Görmez hoca geçen hafta Emeti Saruhan’a hem halimizi hem hedeflerini izah eden uzun bir röportaj verdi. (http://www.gercekhayat.com.tr/roportaj/dindarligimiz-gosterisin-kurbani-oldu/)
Diyanet’te 7 yıl başkan yardımcısı olarak 7 yıl da başkan olarak geceli gündüzlü çalışmalar yapan ve unutulmayacak eserler bırakan Görmez hocayı, ufku İslam aleminin ötesinde bütün dünyayı kuşatan inançlı, ihlaslı ve gayretli bir ilim adamı olarak tanıyorum.
İDE ile hizmetlerine devam etmeyi hedefleyen Görmez hocadan birleştiren, bütünleyen, inanç ve ahlakı önceleyen ve ilim dünyasını düşünmeye sevk edecek çalışmalar ve eserler bekliyoruz.
Hakk yardımcısı olsun!