Arnavutluk’u eskiden kimse ciddiye almazdı. O haldeyken bile, bizi yenerlerdi. Şimdi sınıf atladılar, “Çantada keklik” konumundan çoktan çıktılar... Bir çok futbolcusu, kalbur üstü Avrupa kulüplerinde önemli işler yaptı. Hatta İsviçre milli takımı gibi, bir çok ulusal takımın içinde, Arnavut kökenli futbolcular var.
Bizim ne durumda olduğumuz belli değil.... Eğrisi doğrusuna denk gelirse, şansımız yaver giderse, hakem bizden yana tavır alırsa ve bizim de (Nadiren olduğu gibi) iyi oynayacağımız tutarsa; belki kazanırız. Peşin ve kesin favori değiliz.
Kendi sahanda ya da yabancı sahada oynayıp oynamadığının da pek bir anlamı yok. Oturmuş bir sistemimiz, etkin ve sabit bir oyun planımız, herkes tarafından ezbere bilinen bir kadromuz oluşmadığı için; neyi, ne zaman, nasıl, niçin ve nerede yaptığımızın bir önemi de yok.
***
Bir yabancı futbolsever bana, “Türk takımı nasıl oynar?” diye sorduğunda; “Çiftetelli” demekten başka alternatifim yok ki, gururla anlatayım. Nasıl denk gelirse, öyle oynar.
Bazen paçası sıkıştığı zaman... Bazen aklına estiği zaman... Bazen paşa gönlü istediği zaman... Bazen sebep aramadan, içinden geldiği gibi oynar. Ama o “Bazen” dediğimiz ne zamandır, işte o belli değil.
***
Hocası, “Yamalama” usulüyle şimdilik monte edildiği milli takımı açıklarken; Antalyaspor’un başarılı bekini kadroya niçin almadığı sorusuna, “Ben onun Türk olduğunu bilmiyordum” açıklaması yaptı ki, konuya ne kadar vakıf olduğunu pek güzel anlatıyor.
Açık ve net söylüyorum. Arnavutluk futbolu, Türk futbolundan daha hızlı gelişiyor. Kolay galibiyet alacağımızı düşünen varsa, onların acı akibete hazır olmalarını öneririm. Karşımızda bildiğimiz Arnavutluk yok.
Kadromuz karman-çorman... Yurt dışından gelen futbolcularımız, sakatlanma korkusuyla, kendilerini vermeden oynuyor. Ne pirm alırız diye onu kovalıyorlar.
“Milli heyecan” diye bir şey kalmadı... Avrupa’nın en düşük tempolu takımıyız. Bu takımda beni/bizi/hepimizi heyecanlandıracak bir ışık göremiyorum.
Ne diyeyim, inşallah kazanırız!