Bu konuyu yazmayacaktım ama program tekrarlanınca yazma gereği hissettim.
Hafta içinde bir Tv kanalında Efendimiz (a.s.)’in hadisleri tartışıldı.
İlmi bir tartışmadan ziyade bir münazaraya, bir şova dönüşünce sinirlerim gerildi, rahatsız oldum ve sık sık kanal değiştirdim.
Epey reyting yapmış olacak ki program cumartesi akşamı tekrar yayınlandı.
000
Bir tarafakla mantığa aykırı bulduğu kimi hadisleri gündeme taşıyarak Efendimiz (a.s.)’e iftira edildiğini söylüyor, diğer taraf da bu hadisler arasında sahih olanları savunuyordu.
Aslında seviye korunsaydı faydalı bir tartışma olacak ve programı seyredenler de faydalanacaktı.
Çünkü Arapça bilmeden ve hatta Arapça bilinse bile o dönemdeki kullanış gayesine ve anlamına vakıf olmadan okunan veya harfiyyen tercüme edilen hadisler, itiraz eden tarafta olduğu gibi, akıllarda soru işareti bırakır.
Bu tür ilme, akla ve mantığa aykırı görünen ama sahih olduğu da bilinen hadislerin sorulması ve ilim erbabının da açıklaması son derece faydalıdır, hatta bu hadisler üzerinden müminlerin kafası karıştırılıyorsa gereklidir de.
000
Çünkü itiraz eden tarafın öne sürdüğü hadislerin ötesinde Allah-u Teala’nın zatı hakkında bile öyle hadisler var ki onlar harfiyyen tercüme edilse müminlerin kafası karışmak bir yana inançları sarsılabilir. Nitekim sapık mezhepler de bu hadislerin zahirine bakarak ortaya çıkmışlardır.
O nedenle asırlar boyunca ehl-i sünnet uleması ciltler dolusu kitaplar yazarak o hadisleri yorumlamışlardır.
Şurası da bir gerçektir ki, naslarla aklı buluşturma hususunda Hanefi Maturidi geleneği önemli bir misyon ifa etmiştir.
000
Her müminin Kuran’ı okuyup anlama ve binlerce hadisi inceleyip değerlendirme imkanı olmayacağından, ayetlerin ve hadislerin özünü muhtasar kitaplar haline getiren alimler, bal arıları misali önemli vazifeler ifa etmişlerdir.
Bu alanda ilmi ehliyeti olmayanların bu muhtasar akaid ve fıkıh kitaplarından dini öğrenmeleri bence de doğru olandır.
Hazır bal varkenarı olmayanların bal yapmaya çalışması abesle iştigaldir.
000
Programda eğer itirazlar karşılıklı saygı çerçevesinde kibarca dile getirilip tartışılsaydı faydalı olacaktı.
Ama söylediğim gibi şova dönüştü.
Hele Peygamber döneminde bazı hastalıklar için bir miktar deve idrarının süte karıştırılarak içilmesini içeren hadisi bahane eden itirazcı tarafın masanın altından içi dolu bir kavanoz çıkarıp, “İşte deve idrarı hadi iç bakalım” deyişi ile tartışma ilmi olmaktan tamamıyla çıktı, bir şova dönüştü.
Polemik ustası itirazcı tarafın kurnazca tahrikleriyle karşı taraf infiale kapılınca ortaya tam bir kakofoni çıktı.
Karşılıklı ithamlarla seviye iyice düştü.
000
Tabi sosyal medya da dalgasını geçti.
‘İstanbul fethedilirken Ayasofya’da papazlar meleklerin erkek mi dişi mi olduğunu tartıştığı gibi, Kudüs’te Siyonistler Müslümanları Aksa’ya girmekten men edip katlederken bizim alimlerimiz de deve idrarını tartışıyor’ yazdılar.
Haklıydılar, aynen öyle oldu.
000
Hadi canlı yayın olduğu için böyle bir kaza oldu diyelim.
Peki bu sinirleri geren program neden ikinci kez yayınlandı?
O kanalın genel yayın yönetmeni olan ve programı yapan arkadaşı istikamet sahibi olarak biliyorduk.
Bu programın tekrar yayını din istismarı değil midir?
Reyting uğruna bu yapılır mı?