Son iki haftada ‘not düşmezsem olmaz’ dediğim ‘dersler’ aldım olan bitenden.
Birinci derste ironi yok:
Geçen hafta Ahlat Kaymakamı Bülent Tekbıyıkoğlu aradı. “Bir Ahlat belgeseli yaptık, tanıtıma gelir misiniz” diye davet etti. Ama ne davet!.. Konuşmasındaki ‘memleket sevdası’ kokan üslubuna hayır denilemezdi.
İyi ki de dememişim.
Ankaralı kaymakam, daha önce Karadeniz, Ege, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinde görev yapmış. Ama Ahlat’ı öyle anlattı ki, yanımdakiler birbirine “Kendisi de Ahlatlı mı” diye sordu.
Filmi izlerken Ahlat’ı tanımamış olmaktan utandım.
Anadolu’yu Türkiye yapan Sultan Alparslan’ın Bizans’la savaşa girmeden önce son Cuma namazını kıldığı caminin Ahlat’ta olduğunu ve geriye sadece çayırın ortasında güçlükle ayakta duran kapısının kaldığını görünce de...
Ahlat kaymakamlığının web sitesini ziyaret edin, ardından -hadi kış geçince- Ahlat’a gidin.
‘Vatan millet’diye konuşmak bu kadar ucuz değil.
***
Ahlat’ı bilmemek de bana göre kabul edilemez ama keşke tek derdimiz bu olsa!
Diğer derslere biraz‘ironik’ bakalım:
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Koca Osmanlı diyorlar. Bir kilo şeker üretemeyen Osmanlı ile övünüyorlar. Koca Osmanlı bir tüfek üretemedi. O yüzden diyor ya ozan, delikli demir icat oldu mertlik bozuldu diye. Bir delikli demiri üretemeyen koca Osmanlı” diye verdi tarih ve sanayi dersimizi.
Demek ki şairi yanlış anlamışız, kast ettiği ‘bilek bileğe yiğitlik’ değil, ‘Osmanlı’nın geri kalmışlığı’ymış!
Ayrıca, İstanbul Fuar Merkezi’nin yayınladığı ‘Türkiye Fuar Albümü/Osmanlı Dönemi’ albümünde;
İstanbul Ticaret Odası’nın yayınladığı, reklamlar üzerinden Osmanlı dönemi sanayisini inceleyen ‘İlan-ı Ticaret’ kitabında;
Ve Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Mehmet Seyitdanlıoğlu’nun ‘Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayii’ makalesinde anlattıklarının ‘fasa fiso’ olduğunu da öğrenmiş olduk böylece!
Yani İngiltere’deki örneklerinden esinlenilerek Marmara kıyısı boyunca Zeytinburnu’dan Bakırköy’e uzanan ‘organize sanayi bölgesi’ inşa edildiği;
Buradaki fabrikalarda demir, demir boru, çelik raylar, pulluk, kılıç, kilit, anahtar, bıçak, ustura, yivli top, havan topu (veya obüs), süvari ve piyade tüfekleri, tabanca, pamuklu kumaş ve çorap gibi çok çeşitli ürünlerin üretildiği;
Yivli topların Avrupalı benzerleriyle eşit kalitede olduğu;
Komplekste ‘işçi lojmanları’ ve kalifiye eleman yetiştiren matematik, kimya, jeoloji, madencilik eğitimi verilen okulunun bulunduğu;
Bakırköy sanayi ünitesinin ilk buharlı gemiyi 1848’de denize indirdiği;
Hereke dokuma, Beykoz deri ve Paşabahçe cam sanayi gibi kurumların Cumhuriyet’e miras kaldığı gibi ‘yalan dolan’ bilgiler verilmiş bize!
- Sonra, Rusya Büyükelçisi’ne yönelik elim suikastin ardından Rus güvenlik ekibinin ‘soruşturmaya katkı’ amacıyla Ankara’ya gelmesinin “Türkiye’nin egemenlik haklarından kısmen feragat etmesi” anlamına geldiğini öğrendik!
Haliyle, Şubat 2013’te ABD Ankara Büyükelçiliği’ne DHKPC’nin canlı bomba patlatmasından sonra FBI ile ortak soruşturma yapılmasının, hatta FBI’ın Ankara’da ofisinin bulunmasının da egemenlik ihlali anlamına geldiğini nasıl atladığımıza hayıflandık!
- Ardından Amerikan medya oligarkının Türkiye kanalının ekran yüzünden, ‘no pasaran’ın ‘geçit yok’ anlamına gelen ‘devrimci bir söz’ olduğunu öğrendik!
Böylece, daha Rusya’da devrim olmadan 1915’te ‘Çanakkale geçilmez’ demenin atla deve bir laf olmadığını da idrak etmiş olduk!
- Bitmedi. Terör örgütü PKK’nın Diyarbakır’da patlattığı bombalı aracı Türkiye’nin üzerine yıkmanın ‘insan haklarıcılık’ olduğunu da İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Başkanı Kenneth Roth’tan öğrendik!
(Türkiye, Diyarbakır’da patlatılan bombalı aracı “Erdoğan Türkiyesi’nin bir eylemi” olarak gösteren Roth’un bu görevde kalmamasını sağlayarak ‘ironisiz’ bir ders vermeli. Yoksa bu dersi, yalan haber yaymaya ceza vermeyi tartışan Almanya’dan mı bekleyelim? Zira, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kişisel olarak hedef alan AP Türkiye Raportörü Kati Piri’ye sessiz kaldık, raporu AP’de kabul edildi.)
- Meteoroloji dersimizi de, Ege illerindeki FETÖ abilerinin gözaltına alınması nedeniyle Ege bölgesinde kuraklık olacağını söyleyen FETÖ trollerinden aldık! Böylece Prof. Mikdat Kadıoğlu’nun derslerinin anlamsızlığını fark ettik!
Dersimizi aldığımıza göre, tarih de tekerrür etmesin artık...