İstatistiklerle gerçekler; birbirini kıskanır, hatta küstürler... Bu yüzden, birinin söylediğini öbürününki pek tutmaz. Hatta bu konuda ironik ve mizahi bir benzetme yaparlar. Şöyle denir: İstatistikler bir gölün ortalama derinliğinin 2 metre olduğunu söylediğinde, 2.20’ilk boyundaki biri, buna kanarak gölü yürüyerek geçmeye çalıştığında, boğulmuş... İstatistik dedikleri budur.
Fakat F.Bahçe söz konusu olduğunda, istatistiklerin sarı-lacivertli camiaya yalancı çıktığı pek görülmüyor. Kanarya ne durumda olursa olsun; kendi sahasında oynadığı derbi maçları ile ilgili öngörüler, genelde doğru çıkıyor.
Beşiktaş şu sıralar; takım bütünlüğü, tempo farkı, kazanma yüzdesi, pozisyon zenginliği ve sergilenen futbol açısından, F.Bahçe’den uzak ara önde... Ama bunların hepsi, yarınki maçı kazanmalarına hiçbir garanti vermiyor. Çünkü, istatistikler ve gerçekler; bu güne kadar hep uyumlu çıktı. Kimseyi yanıltmadı.
***
Yani Beşiktaş; bugüne kadar ne yapıyorsa, yarın çok daha fazlasını yapmak zorunda... Maçı akışına bırakırsa, gene istatistiklere yem olur.
F.Bahçe’nin hücum hattı, yeni transferlerle; çok efektif hale geldi. Tek sorun; orta sahanın, ilerideki potansiyel beceriye uyum sağlayacak dinamizmde olamaması... Topun/tüfeğin var ama, hiçbirine mermi süremiyorsun... Tutukluk yapıyor. Karşı taraf sapanla kaşını yarıyor.
Takımda, Valbuena’nın neredeyse tek başına yüklenmiş olduğu “Hırs patlaması” eksik... Arttırılmış tempoya ihtiyaçları var.
***
Beşiktaş’ta Ryan Babel, kariyerine/karizmasına güvenen ve bu farklılığına abanan biri olarak; savunmayı pas geçen bir yaklaşımı vardı. Ama bunu üzerinden attı. Literatürde “PrePress” dedikleri, rakip çıkarken ön müdahaleyi yapmaya başladı. Quaresma faktörü, giderek daha da yıpratıcı oluyor. Caner Erkin eski günlerine dönüş müjdesi veriyor. “Derbilerin favorisi olmaz” derlerse de, Fenerbahçe de kaybedeni olmuyor... Gel çık işin içinden!