Lig sıralamasındaki safları, daha da sıklaştırması beklenen Trabzon-F.Bahçe maçı; aksine zirvedeki araya boşluk koydu. Her iki tarafın puan kayıpları, (Şimdi pek farkında değiller ama) ileride başlarına büyük sıkıntı getirecek.
Beraberliğin bu denli risk yüklü olduğu durumda bile; illa da beraberliği kollayacak oyun tarzlarını anlamak mümkün değil. İki hoca da hatalı... O kadar ki; ilk onbirde yeralmayan Valbuena ve Sosa, oyuna girdiklerinde takımlarını ateşleyen tek unsur oldular.
Hocaların ilk onbir için yanlış seçimlerine, doğrudan kırmızı kartlık müdahalelere seyirci kalan hakem de katıldı. Böylece maçın üç etken maddesi; Ali Palabıyık-Aykut Kocaman-Rıza Çalımbay saç ayağı, derbiyi katleden temel unsur oldu.
***
Aykut Kocaman’ın Valbuena’ya karşı takındığı hasmane (Düşmanca) tavır; kimileri tarafından “Yıldız futbolcuları kıskanma” sendromu ile açıklanıyor. Kocaman’ın Alex’i de bu psikolojik rahatsızlıkla harcadığı iddia edildi. “Takımda Messi olsa, onu bile oynatmaz” deniliyor.
Biraz uçuk ve az hakaret içeren tanım olsa bile, sıfatların değilse de fiilin doğru olduğu bir gerçek. Aykut hoca, Valbuena olayını saplantı haline getirdi.
Fransız futbolcu ne zaman oyuna girse, takımın ateşleyici fünyesi olmayı başarıyor. Ama yaranamıyor.
***
Hasan Ali Kaldırım’ı maçta oynattığı pozisyon, alay konusu oldu... Gerçi takımda çok sakat var, kadro kurmakta zorlanması normal ama; Hasan Ali’den mucize yaratma hevesi boşuna... Hamleleri tepki yaratıyor.
Kısacası; derbinin tarafları Trabzon, F.Bahçe, Hakem, Rıza Çalımbay ve Aykut hoca sınıfta kalırken; hizmetlerinden şikayet edilen Valbuena ve Sosa, maçı parlatan adamlardı. Bu işte bir terslik var.
***
Maçın sonucundan ve birbirinden çekinen iki teknik direktör için, kendime ait bir Sözün Özü ile yanıt vereyim:
“Cesaret, hiç korkmamak değildir. Ne zaman korkulmaması gerektiğini bilmektir... Don Kişot’luk ise; zaten korkulmaması gereken zamanlarda, korkmadığını ispata çalışmaktır.”