TRT World, Türkiye'nin ve dünyanın içinden geçtiği yeni meydan okumalar döneminde insandan ve vicdandan yana haberciliğin yeni yüzü oldu. Terör örgütleri üzerinden dizayn edilen krizin ve kaosun hüküm sürdüğü her coğrafyada "iliştirilmiş" gazeteciliği açığa düşüren ve haber tekelini kıran yeni bir marka olarak öne çıkarken Türkiye için de bir kamu diplomasisi vazifesi ifa etti.
Başbakan Binali Yıldırım'ın açılış konuşmasıyla başlayan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın röportajı ile sona eren "Belirsizlik Çağında Değişime İlham Olmak" başlıklı TRT World Forum, Türkiye'nin realist analizler üzerine oturan fakat insanı ve vicdani perspektifi önde tutan vizyonunu uluslararası kamuoyuna taşıma platformu oldu.
Tüm dünyadan kendi alanında uzman 400 profesyonel katıldı foruma. Hem genel dinleyiciye açık paneller hem de basına kapalı çalışma toplantılarında insani krizlerde raporlama sorumluluğundan insani yardımın yeniden düşünülmesine, İslam ve yabancı düşmanlığının politizasyonundan MENA Bölgesindeki yeni tehditlere kadar çok geniş bir çerçevede pek çok sorun alanına değinildi.
***
Forumun başlığı aslında Türkiye'yi anlatıyordu; değişime ilham olan bir ülke Türkiye. Tunus'ta başlayan devrim rüzgarı Mısır'da sert bir hamleyle kesilene kadar Arap sokağında en çok konuşulan şey buydu; Türkiye'nin diktatörlüklerle yönetilen İslam toplumlarına ilham olduğu objektif bir tespitti.
Daha sonra bölgeyi içine alan girdaba Türkiye'nin de çekişmek istendiği anlaşıldı. Yeni bin yıla girerken tarihin sonu denilerek egemenliği ilan edilen liberalizmin, komşu coğrafyalarda ve Türkiye'de kimlik politikaları üzerinden basbayağı egemenliği zayıflatıcı ayrılıkçı hareketleri desteklemek üzere seferber edildiği anlaşıldı. Ardından şiddet kullanan devlet altı yapıların aktive edildiği, milyonlarca insanın evini yurdunu terke zorlandığı, demografinin değiştirildiği ve yüz binlerce canın öldürüldüğü altı yıl süren savaş ve istikrasızlık dönemi geldi...
Bugün artık, bölge ülkelerinin, bu sürecin öngörülebilir biçimde sonlandırılması çabasına girdiğini söyleyebiliriz.
Türkiye'ye tam da bugün, bölgesindeki kaosun bir an evvel sona erdirilmesi noktasında ve ABD ve Avrupa ülkelerinin demokrasi ufkundan giderek uzaklaştığı bir vasatta çok daha büyük bir sorumluluk düşüyor.
Bir kere kendi içinde büyük bir travma atlattı ve devlette köklü yapısal değişim başlattı.
***
Tüm dünyada güvenlik politikaları öne çıkarken bunun dünyayı daha da güvenliksiz bir yere dönüştürdüğünü görüyoruz. Uluslararası kurumlar; savaşları durdurmada, dezavantajlı kesimleri kalkındırmada, insanlığı ilgilendiren temel sorunları çözmede çare olmadığı gibi bu yapıları domine eden aktörler de artık el etek çekme eğiliminde. AB gibi siyasi birlikler, NATO gibi askeri güvenlik şemsiyeleri üyelerini ne mutlu edebildi ne de koruyabildi. Kimlik siyaseti geri tepti ve Avrupa için de tehdit olmaya başladı.
Artık genel bir çözülme hali hakim. Son beş-altı ayda yapılan Hollanda, Fransa, Almanya ve Avusturya seçimlerinde sosyal demokrat ve merkez sağ partilerin oy kaybettiği, aşırı sağ-sol partilerin ise dikkat çekici oranda yükselişe geçtiği görüldü. Koalisyonsuz hükümet kurmanın mümkün olmadığı bu ülkelerde İslam karşıtı-yabancı düşmanı partilerin iktidar ortağı olması muhtemel.
Batı'nın hegemon ülkelerinin demokratik değerleri boşlandığı şu ortamda Türkiye istikrardan yana tavrıyla, terörün her türlüsüne karşı net ve sert duruşuyla ve insani konulara duyarlılığıyla alternatif bir ses olabilir. Uluslararası kamuoyunun dikkatlerini buraya çekecek çıkışlar yapabilir.
TRT Word Forum bu çabanın bir parçası olarak çok önemli bir rol ifa etti kanımca. Dünyanın yeni sorunlarının tartışıldığı platformlara daha çok ev sahipliği yapmalıyız. Batı dünyasının adaletten, hukuktan, demokrasiden, insan haklarından dem vuracak yüzü kalmadı. Bu kavramları en çok biz sahiplenmeliyiz.