Bir İngiliz gazetesine mülakat veren Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanlık Divanı Başkanı Fuat Hüseyin, DEAŞ lideri olarak bilinen ve defalarca öldürüldüğü ileri sürülen Bağdadi’nin Musul’da olduğunu ileri sürdü.
Bu bilgi doğru ise Musul’a yönelik harekatın ek bir gerekçesi daha oluşmuş demektir. Irak ordusu ya da daha açık ifade etmek gerekirse Irak’ın İran destekli ordusu Musul’a girip Bağdadi’yi derdest edebilirse, muhtemelen DEAŞ’la mücadelenin madalyasını onlar kazanacaklar. Böylece “terörle mücadele” bayrağını ele geçirip uluslararası düzeyde olumlu bir muhataplık elde edecekler. Emin olmak zor ama Bağdadi hedefine ulaşabilirlerse, kısa bir süre sonra da dönüp Türk askerinin bölgedeki varlığına nasıl gerek olmadığı tezini daha güçlü işleyecekler.
Söz konusu olasılığın Türkiye kadar Irak Kürt Bölgesi yönetimini de rahatsız etmesi beklenir. Zira Türkiye’nin bölgedeki varlığı bir yandan Musul’un abluka altında tutulmasına yararken ve aslında Irak’taki kuvvetlere operasyon rahatlığı sağlarken, öte yandan Musul bölgesinin toplumsal yapısının değişmemesi ve olası Kürt koridorunun oluşmamasına hizmet ediyor.
Tehdit üzerine tehdit
Irak yönetimi, Türkiye’nin Musul’dan uzak durması yolundaki tehditlerinin dozunu artırmış durumda. Adeta “biraz daha yaklaşırsanız, bir Irak-Türkiye savaşına neden olursunuz” diyor. Bu, aslında Irak-Türkiye savaşı değil, İran-Türkiye dolaylı savaşı olur. Irak tarafı savaşa hazırmış ama neyse ki bunu istemiyorlarmış.
Söz konusu açıklamaya ek olarak gelen bir başka açıklama daha var ki onun da sahibi DEAŞ lideri. Yapılan bilgilendirmeye göre DEAŞ’ın bundan sonraki hedefi Türkiye’yi işgal etmekmiş. DEAŞ, Türkiye’nin Irak ya da Suriye gibi işgal edilebilir bir ülke olmadığını herhalde biliyordur. Bu sözlerle kast edilen, Türkiye’ye yönelik caydırıcı eylemlerin artacağı.
Irak, DEAŞ üzerinden Türkiye’yi geri çekilmeye zorlarken, DEAŞ da Irak üzerinden Türkiye’yi daha etkin olmaya itiyor. Zira DEAŞ Türkiye’ye savaş ilan edince Türkiye’nin üç yerde, Irak, Suriye ve ülke içinde DEAŞ’la mücadeleyi artıracağına kuşku olmaz. Dolayısıyla Türkiye DEAŞ’ın hedefine kondukça, Türkiye’nin başta Musul bölgesi olmak üzere faaliyetlerini genişletmesi kaçınılmaz hale gelir. Hal böyle olunca da Irak yönetiminin hiç istemediği şey olur, DEAŞ’la mücadelenin Musul cephesinde Türkiye ve birlikte davrandığı yerel güçler göreli bir üstünlük sağlar.
Orta saha mücadelesi
Bağdadi’yi kimin ele geçireceği belki giderek daha fazla önem kazanacak. Ancak en az bunun kadar önemli diğer konu, DEAŞ’ın bir biçimde Türkiye’yi oyuna daha fazla dahil etme stratejisi. Örgüt, ya Irak ordusunun önüne Türkiye dikilsin ve İran-Türkiye gerilimi artsın istiyor; ya da Türkiye kendi topraklarında ortaya çıkabilecek sorunlarla uğraşsın ve Irak’taki etkisi sınırlansın diye bekliyor.
Her ne olursa olsun, sonuç itibarıyla DEAŞ varsa Irak yönetimi var mealinde bir durumdan söz etmek gerekiyor. Diğer bir ifadeyle DEAŞ’la mücadelenin sağlayacağı meşruiyete Irak ve Suriye yönetimlerinin çok ihtiyacı bulunuyor. Hal böyle olunca da Bağdadi üzerinden kazanılacak bir zafere de neden gerek duyulduğu anlaşılabilir.
DEAŞ’ın liderine kadar ulaşılabilir mi, gerçekten Musul’da mı, orası şimdilik karanlık. Ancak ortadaki sorunların katiyen doğrudan DEAŞ’la ilgili olmadığını gösteren örnek sayısı çoğalıyor. Anlaşılan yakında bu yapının arkasındakileri de daha açık biçimde göreceğiz.