Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’ndaki partneri MHP lideri Bahçeli ve AK Parti yetkililerle görüştükten sonra yaptığı “seçimler 24 Haziran’da” açıklaması herkesi şaşırttı elbette ama CHP’yi büyük telaşa düşürdü.
Bakmayın parti sözcülerinin “hodri meydan” okumalarına. Yahut Kılıçdaroğlu’nun mütebessim bir çehreyle kamera karşına geçip Haziran ayının faziletlerinden bahsetmesine.
CHP tam da o görüntüdeki karmaşa ve çelişkiyle malul.
Bir yanda saha siyasetini bilen, partinin marjinal-kriminal bir kliğe teslim edilmesinden rahatsız olan ve CHP’nin kaderini değiştirmek için defalarca aday olup parti içi iktidar hırslarına çarpa çarpa yıpranan Muharrem İnce var. Onun gibi düşünenler kaygılı.
Öte yanda kaldırım taşı söküp kapı cam indirmeyi siyasi eylem sanan, toplumun ortak değerlerine düşman, Gezi’yi diriltmek için beş yıldır çalışan Birleşik Haziran Hareketi kurucusu, HDP ve Demirtaş hayranı Canan Kaftancıoğlu ve benzerleri var.
Ortada ise kuyu var. Koltuğa oturduğundan beri bir türlü lider (hatta genel başkan) olamayan, partiyi de olduramayan ve girdiği seçimleri kaybettiği yetmezmiş gibi CHP’nin var olan oylarını da eriten bir Kemal Kılıçdaroğlu var.
Dolayısıyla kafası karışık CHP’nin, koordinatları belirsiz... Durum öyle zor ki CHP için, bazı atraksiyonlara, arka kapı görüşmelerine, kamera önü tokalaşmalara rağmen maksat bir türlü hasıl olmadı. Ne ittifak çıktı bu trafikten ne aday.
Üstelik beyhude yere yürüttüler Kemal Bey’i Ankara’dan İstanbul’a yaz sıcağında. Kemal bey kilo kaybetti, CHP de oy. Son seçimlerde yüzde 25 olan CHP oyu son anketlerde yüzde 20’lerde.
“Yüzde 49 bizi faal görsün tiyatrosu” öyle bir yere geldi ki erken seçime otururken yakalandı CHP! Hem de halkoyuyla kabul edilmiş ve anayasal hüküm haline gelmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini protesto etmek isterken!
Hal bu ki Türkiye bu yola 16 Nisan 2017’de girmedi, 21 Ekim 2007’de girdi. 11 yıldır adım adım yaklaşıyor yeni sisteme. Erdoğan liderliğinde AK Parti, Türkiye için daha iyi olacağına inandıkları değişiklik için çalışmalar yapıyor, topluma anlatıyor, halkın rızası ve onayıyla anayasal hüküm haline getiriyor önerisini.
Ya CHP ne yapıyor 11 yıldır?
Hiçbir şey! Anayasa Komisyonu’nda ciddiye alınabilecek bir performansı olmuyor, TBMM çalışmalarına kavga çıkarmak, bacak ısırmak dışında katkı sunmuyor, parlamenter sisteme neden geri dönülmesi gerektiğine dair slogan atmak dışında halka bir şey söylemiyor.
11 yıllık rehavetin ardından şehir meydanlarında oturma eylemi yaparken yakalandı erken seçim çağrısına da.
Kemal Bey'in zor seçimi!
Oysa zımba gibi olmalı muhalefet partisi. Erken seçim istemeli, iktidara hazır ve istekli olmalı.
Şu an ittifak konusu da muamma CHP’de, aday konusu da.
Üstelik CHP için zor ve karmaşık olan durum Kılıçdaroğlu için daha da zor ve karmaşık.
Aday olmasa, bu kadar iddiasız, hazırlıksız, gerekçesiz olduğu için eleştirilecek.
Aday olsa, CHP adına edindiği yenilgi koleksiyonuna bir de şahsi hezimet ekleyecek. Sonra siyasette insan içine nasıl çıkacak?
Üstelik parlamenter sisteme dönüşü savunan bir parti genel başkanı iken insanlara nasıl diyecek “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine göre cumhurbaşkanı olmam için bana oy verin” diye?
Kendisi aday olmasa kim olacak?
CHP dışından biri olsa… Mesela bir vakitler AK Parti’de siyaset yapmış ve, ya trenden kendisi inmiş ya zaten son durağa gelmiş bir ismi aday gösterse o zaman CHP’nin, sol-sosyalist ideolojinin siyasi yetersizliğini ilan etmiş olmanın handikapından nasıl kurtulacak?
Rakibinin artık değerlendirmediği isimlere yaslanarak hangi iddiayla çıkacak sonra rakibinin karşısına?
CHP içinden, sol çevrelerden biri olsa... O zaman da kampanya boyu parlatılacak, öne çıkarılacak ve belki yüzde 45 oy alacak biri varken kendisi oturmaya nasıl devam edecek CHP genel başkanlık koltuğunda?
Velhasıl Haziran’da ağzının tadı en fazla kaçacak isimdir Kemal Kılıçdaroğlu!