CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminden iki ay kadar önce TOBB Genel Kurulu'ndaki konuşmasında "Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremeyeceksiniz" demişti.
O zaman da sorulmuştu bu soru yanılmıyorsam: "Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremeyeceksiniz" dediğinize ve mütemadiyen "direnme hakkı"ndan bahsederek halkı sokağa çağırdığınıza göre "Bu kan ne zaman, nasıl dökülecek?"
PKK zaten her gün can alıyor, kan döküyordu. Bir taraftan devletin kılcal damarlarına kadar yerleşmiş olan FETÖ ile bir taraftan PKK ile mücadele edilen bir vasatta Kılıçdaroğlu'nun halkı sokağa çağırması ve kandan falan bahsetmesi ne anlama geliyordu?
Memleketin hangi ahvalde olduğunun farkında mı değildi?
***
Aradan yaklaşık iki ay geçtikten sonra FETÖ'cüler darbe yapmaya kalktı. Hem de ne darbe!
İşgal yıllarında bile olmayan oldu! Milletin en yüksek temsil makamı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalandı. Halkın üzerine helikopterlerden ateş açıldı. Tanklarla biçildi gövdeleri. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en vahşi darbe girişimiydi. Çok kan aktı, gerçekten çok...
O uğursuz gece yaralanan kardeşlerimiz arasında hala ölüm haberi gelen var. 15 Temmuz şehitlerinin sayısı artmaya devam ediyor.
Dün gazetemizin Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'ın yazısında yer verdiği PKK'lının anlattıklarına bakılırsa hendek terörü sırasında FETÖ, PKK'nın işini kolaylaştırmış, 15 Temmuz'da da PKK, FETÖ'ye yardım etmiş.
Darbenin başarısız olduğu anlaşılana kadar PKK'nın derin bir sessizliğe gömüldüğü hafızalarda. Karşılıklı yardımlaşma bundan ibaret değil. Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu sınır güvenliğinden sorumlu komutanların neredeyse tamamı şu an FETÖ'den tutuklu. Boş dağları vurup "misliyle karşılık verdik" demeçlerinin geçildiği, PKK ve DEAŞ'ın, FETÖ'cü hain askerler sayesinde Türkiye sınırından kolayca girip çıkabildiği hatta mühimmat taşıdığı biliniyor.
Bir de özerklik sözü almışlar. Darbe başarılı olsaydı Rojava hayallerini Diyarbakır'da da gerçekleştireceklerdi.
***
Bütün bunlar olurken Kılıçdaroğlu ne yaptı? Siyasi rekabeti ülke meselelerinin üstünde tutarak FETÖ'nün kuyruğuna takılmayı tercih etti. PKK ile mücadele sürecinde de hükümete destek olmadı. Dahası PKK'nın darbeye zemin hazırlamak üzere devreye soktuğu hendek terörünü "AK Parti ile PKK'nın mücadelesi" olarak gördü. Neredeyse Dağ kadrosunun replikleriyle konuşmaya başlamıştı. Bu yıkım sürecinin mottosu "Seni başkan yaptırmayacağız"dı. Bu ortak amaç, CHP ve HDP'yi birbirine yaklaştırdı.
PKK zaten kan döküyordu. 15 Temmuz'da FETÖ de kan döktü. Bu arada Kılıçdaroğlu "Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremeyeceksiniz" dedi.
CHP'nin ise kan döken terör örgütleriyle mücadelede hevessiz görünüyor. Başkanlık sistemine ise hala çok karşı.
Bu arada başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanlığı adı ile çok yakında Meclis'e getirilecek. Öyle görünüyor ki ilgili anayasa paketi bahar aylarında referanduma gidecek.
Bu değişikliğin halktan onay almasının esas sebebi kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan'a duyulan güven olacaktır. Ancak Kılıçdaroğlu'nun "rejimi değiştirmek istiyorlar" diye gerçek olmayan argümanlar öne sürmesi, anti başkanlık kampanyasında HDP ile ortaklık yapması, FETÖ ve PKK'nın bu ortaklığa destek vermesi, "kan dökmeden getiremeyeceksiniz" gibi lafların CHP'nin siyasi ehliyetini kaybettiğine yorulması, ABD ve Avrupa'nın bile Türkiye'nin başkanlık sistemine geçme ihtimalinden rahatsız olması da referandumda halkın evet demesinde rol oynayacaktır.