Türk siyasi tarihine post-modern darbe olarak geçse de sonuçları itibariyle bildiğimiz kaba saba darbelerden farkı olmayan 28 Şubat'ı yargılamak Türk demokrasisi ve yargısı için tarihi değerde bir başarıdır.
Hükümeti düşüren, iktidar partisini kapatan, siyasi yasaklar getiren darbeciler sadece siyaseti değil sosyolojiyi ve ekonomiyi de derinden yaralamıştı çünkü.
28 Şubat'ı diğer darbelerden ayıran özellik askerin kışladan çıkıp çıkmaması ya da sivil darbecilere fazlaca iş düşmesi değil darbenin ilk kez toplumsal bir kesimi hedef alarak yapılmış olmasıdır.
28 Şubat darbesinin hedefi açık şekilde ülkenin dindar muhafazakar kesimidir.
Dindar muhafazakar Anadolu insanının çevreden merkeze yürüyüşü, ülkenin kaderini elinde tutmak isteyen ve halkı gerektiğinde darbelerle durduran jakobenler için fazlasıyla rahatsız edici olmuştu.
CHP'nin ve laikçi, Kemalist, ulu-solcuların o günlerde tek gündemi buydu neredeyse.
"Başörtülü kızlar artık Taksim'de bile dolaşıyor!" türünden haberler, yorumlar, analizler bolca yayınlanıyordu dönemin tek sesli medyasında. Başörtülülerin görünür olması o derece şaşırtıcı ve ürkütücüydü yani.
Şimdilerde çok özgürlükçü, ultra demokrat, pür vicdan pozu kesen kimi kalemler (Ertuğrul Özkök, Ece Temelkuran, Fatih Altaylı vb.) kişisel tarihlerinin en kesif faşistliklerini yapmaktan kıvanç duyuyorlardı.
Neyse işte; o toplumsal kesim darbeyle durdurulamadı.
Kırılmak istenen siyasi akım güçlendi ve vesayet odaklarına karşı verdiği zorlu mücadelenin ardından 28 Şubatçıları hakim karşısına çıkarmayı başardı!
Yargılandı darbeciler: Hüküm giydiler.
Karar da kesinleşti.
Ama...
Bi bitmediler.
Zira yaşlanmış-mış 14 darbeci general.
Hükmün icrası affedilmeli olmadı ertelenmeli imiş.
Böyle buyuruyorlar.
Generallerin yaşlarını öne sürerek Cumhurbaşkanı üzerinde siyasi baskı oluşturmaya çalışıyorlar.
Darbe medyası olarak nam salan, her darbede bilfiil görev alan, darbe şartları olgunlaşsın diye yalan yanlış manipülatif her tür haberleri yapanlar, ahlaksız manşetleri atanlar yine iş başında.
Darbecileri yaşları ve hastalıkları üzerinden temize çekerken yargı kararının siyasi faturasını -yine- darbeye maruz kalmış siyasi harekete ve mağdur edilmiş toplumsal kesime kesiyorlar!
"Şu gördüğünüz hasta ve yaşlı insanları bu gaddarlar hapse atacak işte!" diyorlar özetle.
Öyle mi peki?
İntikam için mi yargılandı darbeciler, adaletin tecelli etmesi için mi?
Türk Ceza Kanunu'na göre yargılanıp ceza almadılar mı?
Yargılamayı AK Parti mi yoksa Türk Milleti adına karar veren bağımsız mahkemeler mi?
Adi ya da siyasi bir suçlunun cezası yaşına ya da sağlık durumuna göre affediliyor mu ki darbe suçu işleyenler affedilsin? Neden darbeciler için ayrıcalık isteniyor?
Darbenin sivil ayağının yargılanamamış, toplum önünde utandırılmamış olması darbeci askerleri yargılamamıza engel mi?
Sivil darbeciler şahsi vicdan yüklerinden kurtulmak isterken asker suçlulara cezasızlık istediklerinin görülmediğini mi sanıyorlar?
Geçiniz.
Söylenişi soft, sınaması sert öneri ise Nagehan Alçı'dan geliyor, ısrarla. Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk da aynı fikirde olduğunu açıklamış.
Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi kutuplaşmayı aşmak, intikam duygusuyla hareket etmediğini göstermek için 28 Şubatçıları affetmeli, diyorlar özetle.
Cumhurbaşkanı nasıl karar verir bilmiyorum ama hiç katılmıyorum ben bu önermeye.
Yanlış ve haksız buluyorum.
Yanlış çünkü kararı veren Cumhurbaşkanı değil Türk Mahkemeleri.
Karar yargıya ait ve artık siyaset dışı.
Anayasanın 104. maddesi evet Cumhurbaşkanına resen affetme yetkisi veriyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Şubat davasında hüküm giyen darbeciler için bu hakkını kullansa da kullanmasa da siyasi bir gerilimin ve duygusal bir yargılamanın ortasında kalacak. Bu da haksızlıktır, kurnazlıktır.
Affetse, 28 Şubat'ta en temel hakları gasp edilmiş, hayatları geri dönüşsüz ve telafi edilemez biçimde olumsuz etkilenmiş, psikolojik travmalar yaşamış, aşağılanmış, itilip kakılmış, etiketlenmiş mağdurların hakkına girecek Cumhurbaşkanı. Belki gönül koyacaklar Erdoğan'a. Ahh! edecekler.
Ki onların kime, hangi partiye oy verdiklerini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Müebbet hapis cezası almış 28 Şubat darbecilerini affetmese Cumhurbaşkanı, bu defa "toplumda birleştirici olmamak, siyasi kutuplaşmayı körüklemek, intikam duygusuyla hareket etmek'le" suçlanacak!
Kararını belli etmedi henüz Cumhurbaşkanı.
Bosna-Hersek dönüşü gazetecilerin kendisine yönelttiği soruya "Yargı kararını verdi. Bu karar sonrasında bizim kapımızı çalan olmadı" dedi kısaca.
İki şey söylüyor Cumhurbaşkanı bu kısa cevapta.
İlki, karar yargının -ben müdahil olmam.
Diğeri, benden af dileyen yok zaten.
Sokulmak istendiği siyasi kıskaca girmiyor yani Cumhurbaşkanı.
Tüm o "post modern" cenderelerin içinden siyasi ahlaki hukuki idrakle çıkmış bir siyasetçi sonuçta!
Şahsen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kul hakkına gireceğini sanmıyorum.
Öte yandan cezadan kaçmak için af dileyenlerin o affı Cumhurbaşkanlığı makamından ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan istemeden önce hayatlarını mahvettikleri insanlardan özür dilemeliler.
Yaptıklarından pişman oldularsa tabii.
Sizce de bu daha "insani" ve daha "adaletli" olmaz mı?