AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal, ittifak konusunu çalışmak üzere MHP ile ortak bir komisyon kuracaklarını açıkladı. Komisyon iki parti liderlerinin belirleyeceği üçer kişiden oluşacak.
En çok merak edilen iki konuyu çalışacaklar:
- Milletvekilliği seçiminde ‘yasal’ ittifak formülü nasıl olacak?
- Seçim barajı düşecek mi, düşmesine gerek mi kalmayacak?
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ‘cumhur ittifakı’ dediği formül, seçmenin önce ‘ittifak’a, sonra ittifakı oluşturan partilere iki ayrı mühür basması ilkesine dayalı.
AK Parti’de buna yakın bir başka formül var; oy pusulasında partilere eskisi gibi ayrı ayrı mühür basılması; ancak yasal düzenlemeyle ‘ittifak’ açıklayan partilerin oyunun toplanarak işlem görmesi.
Her iki halde de ittifak barajı aşacağı için barajın düşmesine gerek kalmayabilecek.
Partilerin milletvekillerinin güçlü partinin listesine girerek mi, yoksa kendi listeleriyle mi seçileceği de tartışılacak konulardan biri.
Ancak birinden biri mi tercih edilecek; yoksa bir üçüncü formül mü bulunacak; bu komisyon çalışmasıyla netleşecek.
***
AK Parti-MHP ittifakı ne getirir, ne götürür?
Önce şu bilgiyi paylaşayım;
Bu ittifak ‘ne getirir, ne götürür’ düşüncesiyle oluşan bir ittifak değil.
Bu net.
Temeli 15 Temmuz darbe direnişine ve 7 Ağustos Yenikapı Ruhu’na dayanıyor.
Bu ruh, ‘Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır’ diye özetlenebilir.
Neden mevzubahis vatan?
7 Haziran 2015 seçiminde ‘tek parti iktidarı’ çıkmayınca Türkiye birkaç ay ‘koalisyon görüşmeleri’ yaşadı.
Görüşmelerde partiler seçmene ‘uyumsuz görüntü vermemeye’ çabaladı.
Sonuçta hükümet kurulamadı, yeniden seçime gidildi.
1 Kasım seçiminde AK Parti yeniden yüzde 49,5’la tek başına iktidara geldi.
Sonuçlar, Türkiye’nin doğusunun da batısının da, ‘istikrarlı ve güçlü bir yönetim’, başka bir deyişle ‘ülkenin yönetilebilir olmasının garantisi’ni aradığını gösterdi.
Bir anlamda ‘mevzubahis vatan’dı ve vatandaş ‘güven’i yeniden AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde aradı.
Bu yönde bir başka gösterge daha ortaya çıktı:
Koalisyon görüşmeleri sırasında ülkenin ‘başsız’ kaldığı gibi bir algı oluşmadı.
Bunu sağlayan da Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ve o günlerde resmi olmasa da ‘fiili AK Parti liderliği’ydi.
Seçmenin partilerini bir yana bırakarak yaptığı bu tercihin arkasındaki en önemli motivasyon; ‘memleketin geleceği’…
Bu motivasyon15 Temmuz’da çok daha güçlü bir biçimde ortaya çıktı.
Aynı süreçte devam eden ‘terörle mücadele’de alınan sonuçlar, MHP ve HDP seçmenini ‘AK Parti iktidarı’nda birleştirdi.
Bunun tabloya yansıdığı tarih ise 16 Nisan 2017 anayasa referandumu.
Anayasa değişikliği önerisi, daha önce buna en sert şekilde karşı çıkan MHP lideri Bahçeli’den geldi.
Referandumda ‘evet’ kampanyasını AK Parti ve MHP birlikte yürüttü.
Ve sonuçlar, MHP ve HDP seçmeninin -beklenenin aksine- ‘evet’te bir araya gelebildiğini gösterdi.
Şimdi yine AK Parti ve MHP, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk cumhurbaşkanı adayı, yani beklendiği üzere ‘Erdoğan’ ismi üzerinde ‘ittifak’ kararı aldı.
Bu ittifakın arkasında da ‘memleket meselesi’ yatıyor.
Salt bir ‘milliyetçilikte ittifak’ değil bu; ‘milli mutabakat’…
Tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi, 15 Temmuz’da olduğu gibi, 16 Nisan’da olduğu gibi; ‘ortak değerlerde ve ortak kaygılarda birliktelik’ anlayışıyla.
Zira bu ‘milli’nin içinde Türkiye’nin bütün etnik yapıları var.
Dikkat edin; Bahçeli de son grup toplantısında ‘milliyetçilik’ten değil, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ‘dış tehditler’den söz etti. “Nükleer silahlanmada tırmanışa; güçlünün haklı olmadığına; ülkeler arası husumetlerin kaşınmasına; ABD’nin Kudüs dayatmasına; güneyde PKK/YPG terör koridoruna; DAEŞ’e; terör örgütlerinin İslam hasımları tarafından kullanıldığına” değindi; ‘milli ve tarihi sorumluluktan’ söz etti.
Bu yüzden, ‘MHP ile ittifak Kürt seçmeni kaybettirir’ endişesi çok yerinde değil.
Peki hiç mi dikkate alınmamalı?
Aksine.
Dikkate alınacak.
Bu ‘güven’i sağlayacak olan da yine Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Ve ilk testin yapılacağı yerel seçime 14 ay, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimine yaklaşık 22 ay var.