Kavram kargaşasına gerek yok.
Sap ile samanı karıştırmaya da...
Kimse bulanık suda balık avlamaya kalkışmasın.
Doğru oturup doğru konuşalım.
Zira yanlış oturanın doğru konuşması pek mümkün değildir.
Herkes oturuşuna/duruşuna göre konuşur.
“Yanlış otursanız bile doğru konuşunuz!” deyişi bir temenniden ibarettir.
Keşke mümkün olsa…
Bu girizgâhtan sonra gelelim sadede.
Sözcü yazarlarından Emin Çölaşan ve Necati Doğru üzerinden sürdürülen tartışma ibretliktir.
Pozisyon alışlar da...
Çölaşan-Doğru ikilisinin FETÖ’cü olmadığına tanıklık eden yazılar bir yanıyla haklı, bir yanıyla da hakikati örtme boyutuna sahip.
Haklı yanı şu: Sahiden de her iki yazar organik olarak FETÖ’cü değiller.
Tersine FETÖ zihniyetine ve yapılanmasına karşılar.
Yazılarıyla bunu kanıtladıklarına biz de şehadet ederiz.
Evet, bu boyutuyla FETÖ’cü değiller.
Hakikati örtme boyutu şu: Her iki yazarın Erdoğan düşmanlığı dolayısıyla FETÖ’ye yardım ve yataklık anlamına gelecek bir yerde kendilerini konumlandırdıkları sır değil.
Çölaşan’ın “Şimdi cemaati savunma zamanı” başlıklı yazısı bile bunun böyle olduğunu göstermek için yeter delildir.
Doğru’nun “Naylon darbe” yazısı ise Pensilvanya’daki İblisle ağız birliği dışında amaç birliğini de ortaya koyan ibretamiz bir belgedir.
Her iki isim hakkında dava açan savcılık makamının iddiası “FETÖ’cülük aidiyeti” üzerinden değil “yardım ve yataklık” üzerine oturuyor.
Ama o birileri ısrarla Çölaşan ve Doğru hakkında savcılık makamının “FETÖ’cülük!” suçlamasıyla dava açtığını söyleyerek ayrıca hakikati çarpıtma yoluna gidiyorlar.
Kavram kargaşası üzerinden sadece yargıyı değil Erdoğan başkanlığındaki iktidarı yıpratmayı amaçlayan bu güruhun durduğu yer bu açıdan ziyadesiyle sorunlu bir yer.
Gerçeği olduğu gibi aktarmak her namuslu insanın görevidir.
Erdoğan düşmanlığı üzerinden Erdoğan düşmanlarıyla, sözgelimi FETÖ’yle iş tutanlar, FETÖ’yle ağız birliği edenler, FETÖ’cü hainlerin darbe girişimini Erdoğan’ın üzerine yıkarak FETÖ’yü aklama yoluna gidenler organik olarak FETÖ’cü olmasalar bile yardım ve yataklık suçunu işlemiş sayılmazlar mı?
Buna yargı karar verecek.
Biz kendimizi yargı yerine koyup beraatı zimmet ilkesini ayaklarımızın altına alamayız. Lakin bizim de bu anlayışta olanları her türlü eleştirme hakkımız vardır. Örgütsel anlamda FETÖ’cü olmazsalar bile Erdoğan düşmanlığı dolayısıyla FETÖ’ye söz ve eylemleriyle arka çıkan herkesi bir ihanet odağına arka çıktıkları, yardım ve yataklık ettikleri için elbette hiddetle ve şiddetle eleştiririz.
Bu cümleden olarak şunu da söyleyeyim: Bu süreçte FETÖ’cü olarak bilinenler zaten meydanda yoklar. Ya kaçtılar ya hapisteler ya da kendilerini gizliyorlar. Zaten onlar çıkıp bu şekilde yardım ve yataklık anlamına gelen söz ve davranışlarda bulunamazlar. Asıl sorun FETÖ’cü olmadığı bilinenlerden geliyor. Onlar bunu fırsat bilerek FETÖ ağzıyla ve FETÖ’nün amaçlarına uygun bir duruş sergileyerek FETÖ’cülerin elini güçlendiriyorlar. Hem içeride hem de dışarıda…
Bir gün hukuken hesaba çekildikleri zaman da “Bizi de FETÖ’cü diye yargılıyorlarsa varın mağduriyetlerin boyutunu siz düşünün!” diyerek FETÖ’nün içerde ve dışarıda oluşturmak istedikleri algı operasyonuna katkı sağlıyorlar.
Diyeceğim şu: Çölaşan ve Doğru FETÖ’cü değiller, eyvallah… Zaten bu iddia/suçlama üzerinden de yargılanmıyorlar. FETÖ’ye yardım ve yataklık iddiasıyla yargı karşısındalar.
Herkesi FETÖ’cü diye suçlamayalım, eyvallah… Lakin FETÖ’ye söz ve davranışlarıyla arka çıkanları da bu şekilde koruyup kollamayalım. Bu tür kişilere karşı eleştiri hakkımızı sona kadar kullanalım lakin kendimizi yargının yerine koyup kimseyi peşinen suçlu diye ilan etmeyelim.