Adana’nın Aladağ ilçesinde ortaokul kız öğrenci yurdunda yangın çıktı. 10 öğrenci, okul müdiresi ve 4 yaşındaki kızı yangında hayatını kaybetti.”
Ne kadar düz yazarsanız yazın hem çok can acıtıyor hem de öfkelendiriyor insanı.
11-12 yaşlarında yavrucaklar, alevler onları sarmaladığında birbirine sarılıp can vermişler.
Yanarak ve boğularak ölüm, ölümlerin en fecisi derler. Bu yüzden şehitlik mertebesinde görülür böyle can verenler. Onlar zaten daha melek. Ana kuzusu oldukları halde okumak için yuvalarından ayrılmış genç fidanlar. Evlerinde olsalar annelerinin gece kalkıp üstlerini örteceği yaştalar.
Koruyamadık onları. Daha önce de defalarca koruyamadığımız gibi. Yanarak can verdiler. Onların yangını bizim yüreklerimizi de yangın yerine çevirdi.
O yangın, can veren çocukların evlerini de sardı şimdi. Allah’tan başka kim serinletebilir annelerinin yüreğini?
***
Bazen ölüm gerçekten tüm planlarını sizin için yapar, bazen de siz ölümü davet edersiniz. Azrail’e adres gösterirsiniz.
İş kazaları böyledir mesela. Trafik kazalarında olduğu gibi. Yurt yangını da öyle değil mi?
Yetkililerin açıklamalarına bakılırsa yurdun bütün denetimleri eksiksiz yapılmış. Gerçekten öyle ise de bir yerlerde sorun yok mu?Sorun denetim mekanizmasının kendisinde mi?
Elektrik kontağından çıkmış yangın. Bir gün önce de sayaç değişmiş. Yılda iki kere MEB, iki kere itfaiye denetliyormuş bütün yurtları.
Yangın merdiveninin çıkış kapısı açıktı diyorlar; peki katlardan yangın merdivene çıkan kapılar da açık mıydı?
Anlatılanlara bakılırsa çocuklar yangın merdivenine ulaşamamışlar bile.
Yurt ruhsatlıymış, peki yurdun iç donanımı, yangın halinde çarçabuk tutuşmayacak şekilde yapılamaz mıydı? Çatının o kadar çabuk çökmesine bir tuhaflık yok mu?
Sonra iki kişi dernek kurup yurt açınca oluyor mu bu işler? Bu kadar kolay mı yani?
***
Eğri oturup doğru konuşalım ve “Çocuklarımızı neden koruyamıyoruz?” sorusuna iğneyi kendimize batırmaktan çekinmeksizin cevap arayalım.
Yasal mevzuatları çok çabuk yerine getirebiliyoruz, kağıt üstünde mükemmel iş çıkartıyoruz ama iş sahaya gelince nedense sonuç farklı oluyor.
Denetim denilen mekanizmanın kendisi maalesef denetlemeye muhtaç. İş güvenliği konusu mesela; işverenlere çok ağır yükümlülükler getiren yasal düzenlemeler yapıldı ama hala sahada sorunlar var. Çünkü insan kaynağımızı kayırmacılık ve bir şey olmazcılıktan kurtaramadık.
Öğrenci yurtları ayrıca çok hassas olunması gereken bir konu. Daha önce de benzer yurt faciaları yaşandı. Konya’da çöken bir yurt 18 öğrenciye mezar olmuştu. Yine bir başka yurt yangınında altı öğrenci ölmüştü.
Öğrenci okutmak için yurt yapacağız diyene millet sadakasını, zekatını veriyor. Bu milletin hamiyetperverliği neticesinde Anadolu’nun gençleri okuyup toplumun önde gelen insanları olabiliyor. Fakat mevcut örnekte de görüldüğü üzere, “denetimler tam” denilince sorunlar çözülmüş olmuyor.
Kabul etmek zorundayız, sorun biraz da bu yurt mantığının kendisinde. Yurda ihtiyacı ortadan kaldıramıyorsak bile buraların ıslah edilmesi, çocukların sadece fiziken değil psikolojik olarak da sağlıklı yetişmesine elverecek şekilde yapılandırılması gerekiyor.
***
Her acıyı kendisi için fırsata çevirmeye çalışan, çocukların ölü bedenleri üzerinde ellerini ovuşturanlara gelince... Haşhaşisi, PKK’lısı, Şebbiası bunu yapıyor. Çocukları namluya sürenler, yurt faciası haberlerinin arasına propaganda yerleştiriyor.
Ve tabi ki adli süreç! İhmali yahut kastı olmak suretiyle bu olaya sebebiyet verenlerin tamamı ivedilikle yargı önüne çıkartılmalı. Toplumda infiale yol açabilecek, acının öfkeye karıştığı bu tür konularda iletişim diline çok dikkat edilmeli.
“Çocuklarımızı neden koruyamadık?” Dürüst olalım. Vereceğimiz cevaplarla başka çocukların hayatını kurtarabileceğimizi unutmayalım.