Bazıları FETÖ ile mücadelenin toplumsal ve psikolojik bir travmaya sebep olduğunu söylüyorlar. Doğrusu ortada bir travma var ama bu travma öncelikle bu örgüte destek verenlerin yaşadığı bir ‘kandırılmışlık travması’ veya yakınları bu habis örgütün kirli işlerine bulaşanların ‘sorunla yüzleşme travması’dır. Karısından, kardeşinden, babasından bile gizleyerek 40 yılda ördükleri örümcek yuvası tarumar olunca kendileri açısından ortada kocaman bir hiç kaldı. Ama bu hiç, işlenen vahim suçları da, yakınların yaşadığı şoku da ortadan kaldırmıyor. Yalan dünya yıkıldı ama gerçek suçlar ortada...
Köyünde kasabasında çocuğunun subay, hakim, polis olmasıyla övünen bir baba bir anda‘hain babası’ damgası yemenin ızdırabı içinde soruyor: “Benim oğlum hain mi, terörist mi?”
Melek gibi gördükleri çocuklarının ruhunu şeytana satan suçlular olduğunu kabullenmek kolay olmuyor.
Bu örgütün çalışma metodu böyle bir travmanın yaşanmasına sebep oluyor. Hayatı boyunca gerçek kimliğini gizleyen ve farklı roller oynayan bir kişi vakti saati geldiğinde iman aşkıyla suç işleyen bir canavara dönüşüyor. Bu yüzden bunlara düğmesine basılan zombiler demiştim. Yakınlarına göre hayatı boyunca melek gibi yaşayan bir insan! Ama tetiği çeken, dinleme fişini takan, türlü suçlar üreten veya acımasızca insanların üzerine bomba yağdıran bir insan...
Darbeye karışanlarınve bu tertibin içinde olanların ‘hain’ olduğu muhakkaktır. Hiç kimse, tanıdığı insanların huyunu suyunu anlatarak orta yerde duran darbe ihanetini perdeleyemez.
Halkın üzerine ateş açanve masum insanları katledenlerin ‘terörist ve katil’ olduğu da muhakkaktır. ‘Oğlum karıncayı incitmez’ türü güzellemeler orta yerde duran şehit ve gazilerin yaşadıklarını örtemez.
İnsanların hayatlarını karartan, yuvasını yıkan, türlü kumpaslarla suçlu muamelesi yapıp hapislere tıkanların da suçlu olduğu muhakkaktır. Hiçbir iyi niyetli yorum, yaşanan zulümleri, mağduriyetleri ve alçak tertipleri ortadan kaldıramaz, suç makinesine dönüşen insanları aklayamaz.
Amirinden değil imamından talimat alan, illegal bir örgütün hiyerarşik ve organik yapısı içinde görevler üstlenenlerin ‘illegal örgüt üyesi’ olduğumuhakkaktır. İster kamu personeli ister sivil vatandaş olsun, örgütsel bağ ile bu illegal faaliyetlerin parçası olan insanlar da hukuken suçlu durumdadır.
Bu halkalar bu şekilde uzatılabilir. Ortada somut suç, haksızlık, hukuksuzluk, zulüm var. Bir örgüt toplumun her kesimine zarar vermiş, yetmemiş devleti devirmeye çalışmış. Hüsnü zanla kişileri ela almak hukuk cinayetlerini ortadan kaldırmıyor.
Bu yüzden ‘oğlum hain mi’ diyen soran baba, hayatın bir diliminde işlenen suçun vahametini anlamakta zorluk çekiyor.
Bu örgütün temel karakteristiği bir istihbarat şebekesi gibi çalışması ve elde ettiği bilgileri hem vatandaşlara zulmeder hem de başka ülkelerin amaçlarına hizmet eder şekilde kullanmasıdır. Ülkenin imkânlarıyla ulaştıkları konumları başka ülkelere peşkeş çekenlere elbette ‘hain’ denir.
FETÖ’cüler sadece casusluk boyutuyla bile ‘hain’ sıfatını hak etmektedir.
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de ayıp aramayı, insanların gizli ve özel hallerini araştırıp ortalığa dökmeyi yasaklamasına rağmen bu örgüt mahremiyeti yok ederek işe başladı, önce insanların hayatlarını mahvetti, sonra hayatlarına kastetti. İnsanları dinlediler, fişlediler, kasete çektiler, yuvalarını yıktılar, onurlarıyla oynadılar; yetmedi, insanları katlettiler.
Kâinatta hiçbir şeye âlet olamayacak iman hakikatlerini maske yaparak halkın masum dini duygularıyla oynadılar... Bu yönüyle dini mukaddesata ve manevi duygularla kendilerine yönelen insanlara ‘ihanet’ ettiler.
Ortada vahim suçlar var, darbecilik, cinayet, ihanet gibi... İddialar büyük, sayı kabarık... Duygusallığa kapılmadan bu sürecin ilerlemesi ve adaletin tecelli etmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanımızın belirttiği at izi it izi meselesi de önemli. Büyük suçlar ve vahim suçlamalar sözkonusu olduğundan bunlarla bir şekilde ilişkilendirilen kişiler konusunda da azami hassasiyet gerekiyor.