Tam adı “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Olayları Araştırma Komisyonu” olan Meclis Komisyonu 24 Şubat 2016 günü 9. oturumunu yaptı. AK Parti, CHP, HDP ve MHP’den 17 üyenin olduğu komisyon çalışmasını o gün ben de gazeteci olarak takip ettim.
Komisyon gün boyu aile bütünlüğünü bozan olayların mağdurlarını dinledi. Vakalar sarsıcıydı. Derdini feryat ederek anlatanlardan biri de Leyla Tan’dı.
Leyla Hanım erken yaşta kaçarak evlenmiş. Eşiyle aralarında üç yaş var. İki çocukları olmuş. Koca sekiz yıllık evlilikten sonra “cinsel istismar” suçundan iki yıldır hapisteymiş.
Leyla Hanımın ifadesini TBMM Tutanak Dergisi’nden aynen aktarıyorum:“Eşimi çok seviyorum, o da beni seviyor, biz mutlu bir aileydik, yuvamı devlet bozdu, iki çocukla ortada kaldım. Eşim kredi çekmişti maaşına güvenerek. O cezaevine girince borçlar da bana kaldı. Ne yapacağımı şaşırdım. Diyorlar ki devlet kadını koruma altına alıyor. Beni böyle korumasın devlet, Allah rızası için yalvarıyorum, ben eşimi, çocuklarımın babasını istiyorum.”
Komisyon rakamlarına göre Türkiye’de benzer vaka sayısı 3 bin dört yüz. Karşılıklı rızayla aile olunmuş, evlenme yaşı doldurulunca evlenilmiş ama ilk birleşme, kadın küçük yaştayken gerçekleştiği için koca, TCK’nın 103. maddesi gereğince “cinsel istismar” suçundan hapiste. Kadınlar ise “çocuklarla yalnız kalmış, ekonomik ve psikolojik zorluk yaşıyor”.
Devlete düşen görev bu çığlığa kulak vermek, soruna çözüm bulmaktır.
Peki, ne oldu? “AK Parti tecavüzcüleri affediyor”, “devlet tecavüzü teşvik hatta tavsiye ediyor” gibi akla ziyan bir kampanya neden var? İddialar gerçek mi yoksa hassas bir konu siyaseten istismar mı ediliyor? Bakalım.
·17 üyeli TBMM Aile Bütünlüğünü Koruma Komisyonu 14 Ocak 2016 tarihinde Meclis'teki dört partinin ortak kararıyla kuruluyor. Komisyon dört aylık çalışmanın ardından hazırladığı raporu 16 Mayıs’ta Meclis Başkanlığına sunuyor.
Komisyonun TBMM’ye tavsiyesi şöyle:“15 yaşını doldurmadan gayri resmi beraberliklerin (erken evlilik) mutlak suretle suç olarak kalmaya devam etmesi gerekmektedir. Ancak Komisyonumuza müracaat eden kadınların mağduriyetlerinin giderilmesi adına, belirtilen durumun doğruluğunun ilgili kurumların yetkili uzmanlarınca hazırlanan detaylı raporlarda tespit ve teyit edilmesi ve koşulların uygun olması halinde, hüküm altına alınan cezanın infazının bir kısmının denetimli serbestlik kapsamında değerlendirilmesi veya ifade edilen mağduriyetle ilgili farklı çözümlerin de Bakanlık, Meslek örgütleri ve STK’larla yapılacak çalıştay benzeri toplantılarla ele alınması da faydalı olacaktır.”
Komisyonun tespit ve önerisinin ardından iktidar partisinden birkaç erkek milletvekili tartışılan önergeyi hazırlıyor. Ancak metin -kötü niyetle olmasa da- kötü/eksik yazılmış. Etrafını cami, ağyarını mani anlatamıyor derdini.
“Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın” vurgusuna rağmen “cinsel istismar suçunda mağdur ile fail evlenirse failin affedilmesini sağlayan düzenleme” gibi algılanıyor. Haliyle tartışma yaratıyor.
Lakin böylesi hassas bir konuyu siyasi istismar malzemesi haline getirmemek, mevcut toplumsal soruna hukuki çözüm arandığı gerçeğini unutmamak icap ediyor.
Bu bakımdan KADEM’in çekince ve önerilerini içeren açıklaması doğru bir perspektif sunuyor.
Başbakan Yıldırım’ın milletvekillerine “muhalefetle görüşün” talimatı vermesi de doğru bir karar.
Oylamada dışarı çıkarak oy kullanmayan AK Partili kadın vekillerin tutumu da öyle.
·Yanlış olan Komisyonda dört partinin uzlaştığı bir konunun tartışma yaratacak şekilde metne dökülmesi ve kamuoyuna yanlış üslupla taşınması.
Önergenin 3400 ailenin sorununa çözüm bulma motivasyonuyla hazırlandığı ama suistimale açık noktaları bulunduğu anlaşılıyor.
Maksadın hasıl olabilmesi için failin doğru tanımlanması, mağdur ile fail arasındaki yaş farkının sınırlanması ve mağdurun rıza ifadesini hangi şartlarda verdiğinin belirlenmesigibi hususlar iyi ifade edilmeli, endişeler giderilmelidir.