Sokak siyasetinden adalet veya demokrasi çıkar mı?
Gösteri ve yürüyüşler demokrasiye güç vermek maksadıyla değil de demokratik siyasetle baş edilemeyen rakipleri farklı yollarla devre dışı bırakmak için yapılırsa başka bir renge bürünürler. Bu tür eylemlerden de genelde demokrasinin hayrına bir sonuç çıkmaz. Çıkmaz sokak siyaseti demokrasiye hizmet etmez.
Demokrasinin mütemmim cüzü olan medya ve siyasetin darbeye çanak tutması halinde demokratik muhtevasını yitirmesi gibi, darbe ve kalkışma değirmenine su taşıyan yürüyüşler de demokratik vasfını yitirirler.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözümona Adalet Yürüyüşü de etrafında dönen mesajlar ve çağrışımlarla böyle bir görüntü veriyor.
Erdoğan düşmanlığı ve Erdoğan’ı devirme sevdası15 Temmuz darbeci konsorsiyumunun ana amacıydı. Bu yürüyüş etrafında kümelenenlerin de benzer amaçlara sahip bir konsorsiyum oluşturmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Bu ise demokratik siyasetle yapılamayan bir işi başka araçlarla ve yöntemlerle yapma gayesini ortaya koyuyor. Bundan dolayı bu tür yürüyüşlerden adalet ve demokrasi çıkmaz.
‘Sokak sevdası’, Kılıçdaroğlu’nda zaman zaman nüksetti. Akıl hocaları Kılıçdaroğlu’nun önüne bu tür yöntemleri içeren rotalar koydular. Sonuç alınamayan bu tür rotaların demokrasi limanına çıkmadığı çok açık.
Cumhuriyet mitingleri, Gezi olayları ve Adalet Yürüyüşü...CHP içinde bir damar bu tür yöntemlere bel bağlayarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. Sandıkta sonuç alamayanların sokak siyasetine başvurması en temel aktör olan halkı ıskalıyor. Bu halk, sokak üzerinden oldubittilere eyvallah etmez ve etmiyor.
CHP içinde iki yaklaşımın tartışma halinde olduğu anlaşılıyor.
Bir kanat referandumda alınan yüzde 48.5’luk sonucu kalıcı hale getirecek ve kendi siyasetlerine tahvil edecek bir yaklaşımın doğru olacağını düşünüyor, bu çerçevede daha kucaklayıcı ve mutedil tavırlar öneriyor.
Diğer bir kanat ise ‘demokrasiyle, sandıkla bu iş olmaz, sokak olayları üzerinden hükümeti zora sokalım’ yaklaşımında görünüyor. Bunlar daha fazla gerilim ve kutuplaşma olsun, siyasi hesaplaşma sokağa taşsın istiyorlar. Hayır sonuçlarının ‘Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin’ düşüncesine verilmiş bir destek olduğu yanılgısına kapılmış durumdalar.
15 Temmuz kalkışmasının arkasındaki dış güçler de bu yaklaşımı destekliyor ve tahrik ediyorlar. Aynı odakların ‘kontrollü darbe’ söylemini Kılıçdaroğlu’na söylettikleri anlaşılıyor. Bu çevrelerin atladığı husus ise şu: 15 Temmuz kalkışmasını bu millet önledi. Canıyla kanıyla darbeye direnen aziz halkımız ve kurumlarda devletine bağlı hizmet eden kamu görevlileriydi. Bu yakıştırmayı yapanlar doğrudan halka yönelik bir ithamda bulunuyorlar. Bir yandan halka çamur atıp diğer yandan sokak siyasetinden medet ummak ayrı bir paradokstur.
Eğer Kılıçdaroğlu FETÖ’nün kaset kumpasıyla CHP’ye operasyon çekildiğinde bir yürüyüş yapsa bir anlamı olabilirdi.FETÖ’nün birçok kesimi mağdur eden nice kumpasları, nice adaletsizlikleri oldu. FETÖ hukuk ve adalet sistemini adeta katletti.
17/25 Aralık da FETÖ’nün bir yargı darbesiydi. Tüm bu adaletsizliklere karşı sesini yükseltmeyen, aksine FETÖ’nün tezlerini siyasi alanda savunan Kılıçdaroğlu’nun bugün adalet vurgusu yapması hiç inandırıcı değildir.
Aslında siyaseten ademe mahkum edilmesi gereken bir eylem, arkasındaki niyet ve taşınmak istenen hedefler nazara alındığında fazla gündem oluşturdu.
CHP işi, demokratik siyaseti zayıflatacak bir noktaya taşırsa siyasi olarak çok şey kaybeder. Sokak siyasetinden kalkışma üretmeye çalışanlara aziz milletimiz asla ve kat’a eyvallah etmez.