ABD’de başkanlık seçim yarışı sırasında CIA’nın Hillary Clinton’ı, FBI’ın da Trump’ı desteklediği yolunda iddialar bulunuyordu. Daha sonra bu iddialar çeşitlenmiş ve Clinton’un CIA tarafından desteklediği iddialarına sadık kalınırken Trump’ın arkasında Pentagon’un da olduğu ileri sürülmüştü.
İstihbarat örgütleri ve ordu demek ki sadece Türkiye’de hal ve gidişi etkileme yolunda girişimde bulunmuyor. Bu iddiaların ortaya atılabiliyor olması bile, ABD seçimlerine hangi unsurların katılabileceğini ima etmesi bakımından önemli. İddiaları doğrularcasına, Obama döneminin CIA başkanı John Brennan ile Trump arasında, kamuoyu önünde tartışmalar yaşanmış, tartışma konularının başında ise Rusya’nın Trump lehine ABD seçimlerine müdahale ettiği iddiası yer almıştı.
Yine iddiaları doğrularcasına Trump iktidara gelir gelmez karar alma mekanizmalarını askerlerle donattı, CIA’nın başına da asker kökenli Mike Pompeo’yu getirdi. Cumhuriyetçi cenahtan Kongre üyesi olan Pompeo’nun siyasetteki yükselişinde Hillary Clinton’ı çok sert biçimde eleştirmesi ve hatta yargılanmasını talep etmesi etkili oldu. Bireysel silahlanmayı savunan, Guantanamo’nun kapatılmasına karşı çıkan CIA başkanı, Ulusal Silah Birliği’nin de üyesi.
Çerçevesi belli konular
Yeni CIA başkanının üç önemli yaklaşımı söz konusu. Bunlardan birisi Rusya’ya güvenmemesi. İkincisi, takıntılı denebilecek ölçüde İran karşıtı olması ve üçüncüsü de her türlü İslami örgütlenmeyi kolayca radikal görüp terörle ilişkilendirilmesi.
Darbe girişimi sonrasında Türkiye ile ilgili olumsuz bir tweet atan Pompeo, İran’ın Türk halkının direnişi öven açıklaması karşısında, “al birini vur ötekine” mealinde bir ifade kullanmıştı. Bu, Türkiye ile ilgili kanaatini tümüyle karşıt olduğu İran üzerinden değerlendirdiğinin göstergesi sayılabilir. Ancak bu, aynı zamanda uzaktan baktığında Türkiye ile önyargılara kapıldığının da göstergesi oldu.
İran ve radikaliz konularında Trump’ın gönlüne göre bir CIA başkanı bulduğu söylenebilir. Ancak Pompeo’nun aynı zamanda Trump’ı Rusya konusunda şimdiden bir miktar ikna ettiğini de söylemek gerekiyor. Muhtemelen Trump’ın Putin’e övgüler yağdıran ifadelerini durdurmasında Pompeo’nun etkisi vardır.
Çerçeve belirleme çabası
CIA başkanının Türkiye’ye gelmesi sadece Suriye’de yürütülen operasyonların akıbeti bakımından önemli değil. Herhalde CIA, bölgede neler olup bittiğini de başkanın ziyaretiyle öğrenmez. Dolayısıyla bu ziyaret daha çok Türkiye’yi anlamaya ve nasıl bir gelecek tasarımı olduğunu test etmeye dayanıyor. Edinilen tüm izlenimler, bundan böyle Trump’ın şimdiye dek fikir geliştirmemiş olduğu Türkiye hakkında bir çerçeve oluşturmasını sağlayacak.
Trump’ın Türkiye hakkında oluşturacağı çerçeve, Türkiye’nin Rusya ve İran ilişkilerini hemen etkiler mi, bilinmez. Ancak Suriye’de ABD’nin kimin yanında yer alacağını hemen belirleyecek. Bu da Türkiye açısından hem ÖSO’nun hem de PKK-PYD’nin geleceğine yönelik bir anlama sahip.
DEAŞ’la mücadelenin geldiği sınır, İran ve Türkiye destekli grupların karşı karşıya gelip durdukları yer. Rusya burada belirleyici, ancak ABD de kurulacak dengeye ağırlık koymak istiyor. ABD, Türkiye’nin Rusya da İran’ın yanında yer alarak süreci bir dengeye oturtacaklarsa, ABD’nin Türkiye’nin “İran olmayacağından” emin olması bekleniyor.
ABD’nin Türkiye ile ilgili kanaatinin ilk işaretleri, PKK-PYD konusunda olacak. Bu, olumlu da olabilir, olumsuz da. Türkiye kendisini nerede duran bir ülke olarak tanımlarsa, ABD de ona göre bir politika izleyecek.