CHP'nin 27 Mayıs darbesindeki duruşu çok tartışılır... Bugün bile!
Tabi Menderes ve arkadaşlarının idamına karşı çıkıp çıkmadığı da konuşulur hala..
O yılları yaşayan siyasiler ve sonrasında gelişen olaylar CHP'nin 27 Mayıs'a açık destek vermese de, darbeye ses çıkarmadığını kanıtlar..
Salt 27 Mayıs değil 12 Mart, 28 Şubat ve 27 Nisan darbe ve muhtıralarında CHP'nin dolaylı ya da dolaysız desteği vardır. Neden derseniz çünkü CHP kendini hep devletin bölünmez bir parçası olarak görür.
Gelin şöyle bir göz atalım darbeler tarihimize. Örneğin 27 Mayıs'a doğrudan katılan General Orhan Erkanlı darbenin İstanbul ayağını yönetir. Daha sonra CHP'den siyasete giren Erkanlı, CHP'den İstanbul milletvekili oldu. Rahmetli İsmet İnönü'nün şu sözleri darbeye yeşil ışık yakmış mıdır? Cevap Orhan Erkanlı'dan gelsin:
"Şartlar tamam olursa ihtilal meşru olur demişti. İnönü bizim için çok önemli bir isimdi... Bu konuşması bize verilen en büyük destekti.."
Darbe sonrası ilk seçimi CHP kazansın diye TSK'nın geceli gündüzlü çalıştığını bilmeyen yoktur. Ancak CHP tek başına iktidara gelemez darbe sonrası yapılan ilk seçimlerde. CHP yüzde 36, AP yüzde 34 oy alınca asker şöyle bir açıklama yapar:
"Seçimi AP de CHP de kazanmadı. Öyleyse TSK kazandı!"
Derken 12 Mart darbesi gelir. Bu kez CHP'nin başında rahmetli Bülent Ecevit vardır ve 16 Mart günü, askerin hükümeti kurma görevini Nihat Erim'e vermesi üzerine, "Yunan modelinden esinlenen bir darbe" yaftasını asar 12 Mart'ın boynuna.
Demirel 2 Aralık 1972'de dönemin ABD Büyükelçisi William Handley'e CHP için şunları söyler: "CHP'deki son gelişmeler hem Türk demokrasisi hem de TC için 12 Mart'tan çok daha önemlidir. Geçmişte bir devlet partisi olan, 1923-1950 yılları arasında tek parti olarak ülkeyi yöneten CHP'nin şimdi, Adalet Partisi'ne karşı bir seçenek olup olmadığını göreceğiz. CHP geçmişte kendini devletteki seçkin kurumlarla bir tutmuş, onları sırtından yükselmiştir. Bu kurumlar ordudur, mahkemelerdir, üniversitelerle, diğer devlet kurumlarıdır ve aydın olduğu sanılan kişilerdir..."
Demirel'in CHP'yle birlikte saf tuttuğunu öne sürdüğü kurumlar, Genelkurmay dışında, bugün de kol kola girmiş AK Parti'nin karşısında durmakta. Darbelerin açtığı yaralar savaş yaralarından daha büyük daha kalıcıdır. Savaşta halk bir bütündür; darbelerdeyse ikiye bölünür. Kimine göre darbe "haklı" kimine göreyse de haksızdır. Darbecilerin hamasi konuşmalarını bırakın bir yana, darbeler millet iradesine karşı yapılmıştır... Ve CHP, bu darbe ve muhtıralar sürecinde 12 Eylül'den 28 Şubat'a kadar, Genel Sekreteri Önder Sav'ın belirttiğince devletin partisi olmayı sürdürmüştür. Muhtıra ve Anayasa Mahkemesinin verdiği 367 kararından sonra Sav'ın söyledikleri her şeyi açıkça ortaya koymuyor mu?
"Gözümüz aydın; Türkiye'nin gözü aydın, yolu açıktır artık.."
Önemli olan milletten yetkisini alan siyasi iktidar değildir devlet babadır ve dümeninde kim varsa kaptan da odur!!