Siyasetin sürprizler ve ‘ters köşe’lerle dolu en uzun iki gününü yaşadık.
MHP lideri Devlet Bahçeli, Salı günü TBMM grup toplantısında ‘erken seçim’ önerisi yapması ‘zamanlama’ açısından sürprizdi.
Erken seçimin ‘daha erkene’ 24 Haziran'da alınması da ikinci sürpriz oldu.
Biz gazeteciler dahil, Ankara siyaseti için tam anlamıyla bir ‘ters köşe’ durumu yaşandı.
Bahçeli ‘26 Ağustos’ çağrısını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşerek mi yaptı;
Görüştüyse Erdoğan bir saat sonra yaptığı konuşmadaki ‘3 Kasım 2019 seçimleri’ ifadesini neden değiştirmedi;
Erdoğan-Bahçeli görüşmesinden neden ‘daha erken seçim’ kararı çıktı?
Bunlar artık sırası geldiğinde ‘ne olmuştu’ diye yazılacak şeyler.
Bugün, önümüzdeki 64 günde olacaklara odaklanmak gerek.
***
Seçim ittifakları nasıl oluşacak?
Hangi parti hangi partinin listelerinden milletvekili gösterecek?
Cumhurbaşkanlığına kimler aday olacak?
AK Parti-MHP-BBP’nin ‘Cumhur İttifakı’ netleşmişti. AK Parti ve MHP, milletvekili seçim pusulasında ‘aynı çerçeve içinde’ yer alacak, ancak parti olarak seçime girecek; BBP ise milletvekili adaylarını AK Parti listelerinden gösterecek. BBP’den kaç ismin hangi bölgelerden ve hangi sıralardan aday gösterileceğinin kararı daha sonra verilecek.
AK Parti, ittifak var diye MHP’ye oy kayması olabileceğini de hesaba katıyor. Bunun için partililere “AK Parti’nin TBMM’de güçlü bir çoğunluğa sahip olması gerekiyor. Bunun için oy kaybetme lüksümüz yok; aksine arttırmamız gerekiyor. Ancak bu rekabeti centilmence yapalım, ittifak ruhuna zarar verecek sonuçlara neden olmayalım” talimatı verildi.
Cumhur ittifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ise Erdoğan olacak.
***
Muhalefet kanadında ise CHP, HDP, Saadet Partisi, İyi Parti ve Demokrat Parti’nin ittifak çalışmalarını hızlandırması bekleniyor.
Zira bütün partiler ‘hiçbir partiye kapımız kapalı değil’ diyor.
Muhalefet, 2019’a hazırlanırken hesaplarını ağırlıkla ‘cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bırakmak’ üzerine yapmıştı.
Ben, seçim yaklaştıkça bunun gerçekçi olmadığının görüleceği ve ‘ilk tur’ ihtimali üzerine bir ittifak yapılacağı kanaatimi daha önce yazmıştım.
Seçimlerin ‘çok erkene’ alınması üzerine muhalefet kanadı da ittifak hesaplarını ‘ilk turda seçilme’ ihtimali üzerine yapmaya başladı.
Muhalefet partileri ittifak ve ‘ortak aday’ formülü konuşuyorlar.
Ancak hepsi CHP’ye bakıyor.
Zira CHP seçmeninden bir ‘sağ aday’a firesiz destek çıkması zor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, ‘gönüllerdeki adayın’ Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu dün açıkladı.
Kılıçdaroğlu ise halen ‘mesafeli’. Dün ısrarlı sorulara rağmen, “Bunu yetkili organlarımız belirler” dedi.
Ancak, Kılıçdaroğlu üzerinde ‘aday ol’ baskısı yüksek.
Zira, ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini yeniden başbakanlık sistemine döndürecek bir aday’ formülü gerçekçi değil.
Zira eski sisteme dönmek için TBMM’de anayasayı değiştirecek veya referanduma götürecek bir çoğunluk da gerekiyor.
Ayrıca, yeni sistemle cumhurbaşkanı ‘hükümetin’ de başkanı olarak, anayasa değişikliğine kadar hükümet kurmak ve sistemi çalıştırmak zorunda. Bu süreçte sistemin çalıştığını ve ‘düzeltilerek devam etmesi gerektiğini’ düşünürse ne olacak?
Bu sorunun cevabı yok.
CHP, daha önce bir belediyeyi yönetmeye aday olmuş isimler yerine, devleti yönetmeye aday bir isim bulmak zorunda.
Bu isim de yarın doğmayacak.
Bu nedenle, CHP’nin genel başkanını aday gösterme konusunda ısrarcı olacağı kanaatimi koruyorum.
Aksi olursa, CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmeyi baştan kabul ettiği, genel başkanın milletvekilliğini kurtarmayı seçtiği anlamına gelir.
‘Genel Başkanlığını kurtarmayı’ demedim!..