Adaylığı üzerinden darbe tehditleri yapılan, Meclis'teki seçimi AYM'ye götürülen, tarihe 367 garabeti olarak geçen bir yargı darbesiyle Cumhurbaşkanı olması engellenen Abdullah Gül'den bugün "Deniz Baykal'ın çatı adayı" diye bahsediliyor.
Bu yorumlara sebep olan sözleri Baykal, bir TV röportajında sarf etti.
"Sayın Gül Cumhurbaşkanı adayı olmayı, bu söylediğim siyasi bağlantıları dikkate alarak, bu 49’u rencide etmeyecek bir anlayış içinde aday olarak çıkma eğilimini sergilerse bu değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Abdullah Gül ismi geçerse ben ciddiye alırım. Çok gecikmemesi lazım. Süreç başlayacak çünkü" dedi.
Baykal'ın bu yaklaşımı ve CHP'deki 2019 telaşı, 16 Nisan referandum sonuçlarının kabul edildiğini gösteriyor, evvela bu tespiti yapalım. Sonuç evet çıkınca önce gerginlik ve kaos üzerinden seçim sonuçlarını gayrimeşru ilan etme yoluna gittiler, yemeyince de rotayı 2019'a çevirdiler.
Madem bu tabakta yemek yiyeceksin neden önce murdar etmeye kalkıyorsun diye sorarlar adama ama CHP işte!
Olsun yine de bu iyi bir gelişme.
CHP'deki bu hareketlenme, Baykal'ın çıkışları, Fikri Sağlar'ın hodri meydanı, Muharrem İnce'nin olağanüstü kurultay çağrısı, Kılıçdaroğlu'nun "beğenmeyen gitsin" tehdidi vs. yeni sistemin icaplarına göre kendilerini yenileme çabasının tezahürü mü; ona bir bakalım.
Keşke öyle olsa ama değil maalesef.
***
Tıpkı referandum sürecinde kısa bir zaman CHP'nin pozitif kampanya yapma kararı alması ve sonra bunu sürdüremeyip fabrika ayalarına dönmesi gibi... Yeni durumun yeni bir siyaset gerektirdiğini düşünüp biraz da 'mış gibi yapıp yine CHP'nin altı okuna saplanmak olacak kaderleri...
Oysa yeni sistemin en bariz özelliği siyasetin merkezini güçlendirecek olması. Bu ise siyaset mühendisliğiyle olacak iş değil. Ancak tabanda kurulacak koalisyonlarla yani toplumun en geniş kesimini kucaklayacak politikalarla, "milli ve demokrat" bir çizgiyi siyasetin hakim çizgisi haline getirmekle mümkün.
16 Nisan'ın CHP'de deprem etkisi yapması boşuna değil. Zira "Türkiye'nin ilk siyasi partisiyim" diye övünen CHP için artık yolun sonu göründü.Tek Parti Dönemi sona erdikten sonra millet bir kere bile Türkiye'yi yönetme ruhsatını tek başına CHP'ye teslim etmemiş. Yani millet CHP'ye hiç güvenememiş.
Cumhuriyetle yaşıt, 100'e merdiven dayamış bir partiden bahsediyoruz. CHP gerçek bir siyasi parti olsa bu uzun ömründe en azından bir kere sandıktan iktidar olarak çıkmayı başarırdı. Bunu kendi hüneriyle yapamadı. Bakalım yeni sistem CHP'yi bu yönde yapısal bir değişime sevk edebilecek mi?
***
CHP'deki ilk belirtiler doğrusu ümit verici değil. Baykal'ın önerisi Kılıçdaroğlu'na "Ya adaylığını açıkla ya da koltuğu bırak" şeklinde. Yerine kim gelecek, kendisi mi? Bir başarısızlığı daha kaldırabilir mi kalbi? Bence bunu göze almayacak. Peki CHP'de yüzde 48.6'yı konsolide edip üzerine de bir iki puan koyabilecek biri var mı?
Son dört seçimdir Kılıçdaroğlu'na karşı aparttabekleyenMuharrem İnce mi mesela? Ya da referandumu kişisel seçim kampanyasına çeviren Metin Feyzioğlu mu? Yoksa yeni bir Kemal Derviş mi ithal ederler, Avrupa'da çok önemli kurumlarda görev yapmış yeni bir yüz...
SHP-HEP ittifakının mimarlarından sayılanFikri Sağlar koltuğa oturur ve HDP ile CHP'yi evlendirip "Türkiyelileşme" projesine yeni bir açılım mı getirir acaba? "Can kulağımızla dinlememiz" gereken Demirtaş da eş başkan yapılır...
Belki de yeni bir çatı aday daha bulurlar, kim bilir?
İzlemeye devam...