7 Haziran 2015 seçimleri sonrası kameralara yansıyan bir görüntüde CHP milletvekili Şafak Pavey, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a coşkuyla “beraber iyi salladık” diyordu.
Hakikaten “sallamışlardı”. AK Parti seçimlerden birinci parti çıkmasına rağmen ilk kez tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamamış, ülke uzun aradan sonra koalisyona mahkum hale gelmişti.
CHP ve HDP çok sevinçliydi. Bu sonuç için “çalışan” FETÖ ve PKK da.
FETÖ ablalarının ev ev dolaşıp şehrine göre CHP veya HDP’ye oy istediği, FETÖ medyasının kara propaganda yaptığı, devlete sızan FETÖ’cülerin zafiyet oluşturmak için yetki kullandığı pis bir dönem.
PKK ise kanla, baskıyla yaptı aynı işi. Bölge halkını HDP’ye oy vermeye zorlarken bir yandan da FETÖ desteğiyle yeniden yapılandı, silahlandı.
Devlet ve millet ise büyük bir özveriyle terörü dışlamak, siyaseti güçlendirmek istiyordu. Tahammül ediyordu.
Kendilerine “Kürt siyasi hareketi” diyen PKK uzantılı yapılar ise yüzde 10 barajına karşı çare arıyordu. 2007 ve 2011 seçimlerine bağımsız adaylarla giren ve PKK baskısına rağmen yüzde 7’ye ulaşamayan HDP, 7 Haziran’a parti olarak gireceğini açıkladı.
İlginçti. Ama Suriye’de PYD-PKK lehine alan açan kuvvet, içerde de HDP lehine çalışmaktaydı. Erdoğan‘ı diktatör ilan etmişler, AK Parti-Türkiye aleyhine algı üretmiş ve Gezi’de bir deneme yapmışlardı. Bu “ittifak” sandık için de harekete geçirildi.
Stratejisi “faşizme karşı birleşik cephe”, söylemi “Erdoğan karşıtlığı” olan ittifak kurulmuştu bile. Terör örgütlerinin zemin oluşturduğu bu ittifak pratikte CHP-HDP ittifakı olarak çalıştı.
Erdoğan’ın partisinden uzak olması, PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKPC gibi terör örgütlerinin sahiplerince aynı anda harekete geçirilmesi, terörle mücadelede devletin en önemli gücü olan güvenlik güçlerinin FETÖ mensuplarınca düşman kuvvetlere dönüşmesi siyasetin zeminini çok zorladı.
Böyle bir evrede Cumhuriyetin kurucu partisi ise iktidara muhalefet etmek gibi makul bir gerekçenin ardına sığınarak Türkiye’ye muhalefet etmeyi seçti.
O günden beridir aynı ittifakın içinde CHP. Ülkenin bekasını ilgilendiren hiçbir konuda net ve kararlı değil. Hep ikircikli, taksitli, eksikli… Terör örgütlerinin megafonu gibi...
7 Haziran, 1 Kasım, 16 Nisan ve 24 Haziran öncesi Kandil’den adlı adınca gelen ve yaygın medyaya da haber olan “CHP ile işbirliği” davetlerine, demokrasi güzellemelerine cevap dahi vermedi CHP.
Bilakis o işbirliğinin sahada ve sandıkta somutlaştığını gördük.
24 Haziran’da da bölge insanı HDP’yi baraj altında bırakmasına rağmen CHP’nin desteği ve “her evden bir oy” siyasetiyle Meclise sokuldu HDP.
HDP sözcüsü Ayhan Bilgen’in “bizden korkmayın” diyerek yanına çağırdığı CHP, bu davete Grup Başkanvekili Özgür Özel’in “hiçbir partiye mesafemiz yok”, Dursun Çiçek’in “HDP ile ittifak yapmalıyız” açıklamalarıyla icabet ediyor yeniden.
Nitekim bunca “cilve”den sonra ilk fotoğraf da yansıdı geçen günlerde. CHP’li Tuncay Özkan ile HDP’li Celal Doğan, ellerinde notlarla buluşup muhtemelen hangi ilde-ilçede ne yapacaklarını belirlemek üzere yoğun bir pazarlığa giriştiler.
Hal bu ki CHP, HDP’yi normal bir parti olarak görüyorsa neden otel köşelerinde gizli görüşüyor? Neden AK Parti ve MHP gibi şeffaf davranmıyor?
Cumhur İttifakı’nın temel motivasyonu, Türkiye’nin bekasını etkileyecek her konuda partiler üstü bir dayanışma göstermek.
CHP ile HDP ittifakının temel motivasyonu nedir?
Aday listelerinin Kandil tarafından belirlendiğini bizzat yöneticilerinin itiraf ettiği HDP ile hangi hedefle birleşiyor CHP?
Cevap vermeli. Yoksa şehit aileleri başta olmak üzere ülkesini seven herkesin eli CHP’nin yakasında olur.