Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi bu defa bizleri şaşırttı. Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz’ın Türkçe ezan istemesine çok sert tepki gösterdiler. Yılmaz’ı, kesin ihraç talebiyle disipline sevk ederken, ezanın aslını, Arapça ezanı savunan gayet isabetli açıklamalar yaptılar.
CHP adına yapılan açıklamaların muhtevası da ayrıca memnuniyet verici.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, "CHP ezanın Arapça okunmasına karşı olmadı olmayacak" dedi.
Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ün, “CHP'nin, sanki 'tek partili rejime tekrar geri dönmek istiyormuşçasına bir özlem içinde olduğu' vurgularının yapılması fevkalade yanlıştır.” sözleri bence tarihe geçecektir. CHP ilk defa böylesine net bir şekilde tek parti döneminin yanlış uygulamalarına reddi mirasta bulunmaktadır.
Evet, CHP’yi eleştiriyoruz. Şahsen ben de Öztürk Yılmaz’ın parti görüşünü dillendirdiğini düşündüm. Hatta yerel seçim öncesinde CHP intihar ediyor diye düşündüm.
Bizdeki bu algının sebebi, CHP’nin temel yanlışları. Erdoğan düşmanlığı yapılması, ülke ve insanımız adına yapılan hizmetlere körü körüne karşı çıkılması ve devletimizi ilgilendiren meselelerde her defasında devlet politikalarının karşısında saf tutulmasıdır.
Dileriz, ezan konusundaki sağduyu, yerel seçim hesabıyla ilgili değildir.
Öztürk Yılmaz’ın, ihraç talebiyle derhal disipline sevk edilmeyi nasıl hak ettiği de kısa sürede görüldü.
Öztürk Yılmaz, dün düzenlediği basın toplantısında Kılıçdaroğlu’na karşı hem ağzını bozdu, hem de karakteri ile ilgili epey malzeme verdi:
“Hesabın, benim önümü kesmek, beni şeytanlaştırmak… Sen istiyorsun ki Öztürk Yılmaz partiden defolup gitsin. İstiyorsun çünkü sen beni rakip olarak görüyorsun. İstiyorsun ki çekip gideyim. Sen yönetemiyorsun, ben de bir hazırlık içindeyim biliyorsun. Genel başkanlık olarak bir hazırlığımın olduğunu biliyorsun. Sen beni rakip olarak görüyorsun. Parti içindeki yükselişimden rahatsızsın. Siz aşağılık bir işe imza attınız. İstifa etmiyorum ne yapıyorsan yap. Sıkıyorsa at beni buradan rezil ol kepaze ol...''
Önce şunu hatırlatalım. 11 Haziran 2014’te DEAŞ, Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu yerleşkesine baskın düzenledi. Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz’dı. 46 kişiyle birlikte rehin alınan Öztürk Yılmaz’ın o saldırıda teröristlerden korktuğu için kendini ‘Muhasebeci Kenan’ diye tanıttığı, sonradan ‘kahraman’ gibi şov yaptığı ortaya çıktı.
Kılıçdaroğlu böyle birini sırf AK Parti’ye karşı kullanırım diye milletvekili yaptı. Hatta CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı görevine atadı. Ve bu Öztürk Yılmaz sanki Dışişlerinden yetişmemiş gibi devlet politikalarına karşı hasımlarımızın tezlerini savundu. Hariciyemizi utandırdı.
Şimdi de Kılıçdaroğlu’na saydırıyor…
Ama şu var. Kendisini dev aynasında gören, kibir abidesi böyle insanların siyasetin bünyesine intikam duygularıyla sokulması gün geliyor onlara el uzatanların da canını yakıyor.
CHP yönetimi; Öztürk Yılmaz’ın parti adına konuşmadığı, gerçekten CHP’yi zorda bırakmak için bir fitne çıkardığı noktasında şahsen beni ikna etti.
Şimdi CHP’nin de bizim de cevabını aradığımız soru şu: Konumuna, müktesebatına, kalibresine bakmadan kendisini CHP Genel Başkanlığına hazırlayan Öztürk Yılmaz’ı acaba kimler itekliyor?
Ben, “FETÖ bu fitnenin içinde olabilir, çünkü işleri güçleri fitne” diyorum ama bir kısım sinsilerden hemen, “her taşın altında FETÖ aramayalım” itirazı geleceğini de biliyorum.