Ne olaylar duruluyor, ne duygular.
Aynı anda hem seçimlere karşı isteksizlik ve heyecansızlık var parti tabanında, hem yapılan ittifaklara ve açıklanan adaylara karşı, karşı konulamayan bir isyan isteği ve itirazlar.
CHP’de yaşanan tam bir savrulma ve çalkalanma. Teşkilatlar ayakta.
Hatta adı yolsuzluğa bulaşmış isimlerin uyarılara rağmen tekrar aday gösterilmesinin “mide bulantısı”na sebep olduğu da görülüyor. Toplu olarak istifa eden CHP Maltepe ilçe örgütü İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüşe geçti bile. Genel merkezden beklentileri net, “temiz siyaset”.
***
Kılıçdaroğlu dönemi dahil 1950’den beri iktidar olamayan CHP şimdilerde 5-6 ayrı hizip altında parçalı. Kurumsal yapısı kimlik bunalımında, tabanı depresyonda. Bu haliyle Türkiye siyasetinin en sorunlu örgütlü öbeğine dönüşmüş durumda CHP.
Karnından konuşmayı bırakıp açığa vuranların sayısı da arttı haliyle.
“CHP’nin Türkiye’nin hiçbir meselesi için herhangi bir hazırlığı yok” diyen mevcut İzmir Belediye Başkanı Kocaoğlu. “Bir kasa domatesi koy önüne, en çürüğünü seçer” diyen Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz. “CHP’nin başındaki zat bir projedir. CHP’yi bitirmek için gelmiştir. Rezil ol, kepaze ol, diktatör bozması…” diyen eski genel başkan yardımcısı Öztürk Yılmaz. Ve benzerleri...
***
Geçen hafta ise CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce söyleniyordu “CHP Genel Merkezi’nin yaptığı yanlışlıklar Ağrı Dağı’nı aştı” diye.
Söyleniyordu diyorum çünkü bir süredir ihtiyatlı siyaset güdüyor İnce. Kılıçdaroğlu ile girdiği rekabette kaybeden olduğunu fark etti ve “merkeze uzak, teşkilata yakın” durarak tarlayı aşağıdan sürüyor İnce: “Genel Merkezin yanlışlıklarını biliyorum, konuşmuyorum. Bir oy fazla almaya çalışıyorum”.
Neticede CHP’de çok uzun zaman sonra esen ilk gerçek heyecan dalgasının öznesiydi. Ve fakat Kemal Kılıçdaroğlu ve genel merkezin su-i kastları kadar kendi hatalarından da sebep pörsüdü ismi etrafındaki umut haresi.
Epeydir gerilmiş bir oktu Muharrem İnce. Hedefi bulamadan buruldu gitti.
***
Dün de bir başka ok oynadı yerinden. CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin feryat figan isyan etti.
Şunları dedi özetle: “Adaylar objektif kriterlere göre belirlenmedi.” “Hayatını İstanbul'a vermiş, ben dâhil birçok arkadaşımızın fikirlerine bile danışılmadı”. “CHP’nin başarısından başka ölçütler devreye girdi”. “Liyakat ilkesi bir kenara bırakıldı”. “Olağanüstü kurultay talep edenler aday gösterilmedi”. “Hiçbir koltuk başarısızlık üzerine kurulamaz”.
31 Mart’ta İstanbul’a belediye başkanı olmak istiyordu Gürsel Tekin. Bu amaçla -kendi ifadesiyle- “Genel Başkanın da izni ve yönlendirmesiyle” üç yıl öncesinden İstanbul sokaklarını arşınlamaya başlamıştı.
Lakin Genel Başkanı tarafından aday gösterilmedi. Hem de eğilim yoklamalarında Muharrem İnce’den sonra ikinci sırada çıkmasına rağmen.
Yıllardır Kılıçdaroğlu’na kalkan olmasına rağmen.
***
Aday gösterilmeyince, tercih edilmeyince konuşuyor Gürsel Tekin. Oysa daha düne dek sırtını oraya yaslıyordu. Arşivler Kılıçdaroğlu’na sadakat yeminleriyle dolu:
“İddia ediyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra partide, tabanda en güçlü lider Sayın Kılıçdaroğlu’dur”.
“Kılıçdaroğlu’nu devirmeye kimsenin gücü yetmez”…
Dünkü açıklamaları, Kılıçdaroğlu ve medyasında nasıl yankı bulur henüz belirsiz ama “7 Haziranda seçimi hele bir kazanalım, 8 Haziran’da tamamına el koyacağız, tamamına!” diye tehdit ettiği medya organlarında yer buldu Gürsel Tekin’in feryadı. Aynı tekinsiz açıklamada “Kılıçdaroğlu cam gibidir” diyen de oydu hal bu ki.
İlkeli siyaset talep etmek çok doğru ve yerinde elbette lakin talibin aynaya sık bakmasını gerektirdiği de kesin.